İyi okumalar.
Azize nezarethane bankında baygın yatan Hilal'inin başını, canını yakmaktan çekinerek dikkatle okşuyordu. Bir yandan da kızını uyandırmak için seslenmeye devam ediyordu. Lakin bir anda gürültüyle açılan demir kapının sesi yankılandı hücrenin içinde. İçeriye Yüzbaşı girmişti.
"Sizin ne işiniz var burada? İçeriye nasıl girdiniz?" diye ağır aksanlıyla asabiyetle sordu.
"Ben bir anneyim, elbette kızımın yanında olmak için her şeyi yaparım. Hele de bu haldeyken. Doğru dürüst bir pansuman bile yapmamışsınız zaten." diye Azize de tersler gibi cevapladı adamı. Kızının bu halini görünce zaten eli ayağı dolaşmış, hem hüzün hem de öfke dolmuştu. Bir de Yüzbaşı'nın sinir bozucu tavırları tuzu biberi olunca öfkesini gizlemeyi başaramadı kadın daha fazla.
"İyi pansuman yapılmadığını nereden bileceksiniz? Ne anlarsınız pansumandan?" diye kadını aşağılamayı çalıştı Yüzbaşı. Öyle ya Türkler hiçbir şeyden anlamazdı ona göre.
"Yılların hemşiresiyim ben. İzmir hastanesinde de başhemşireyim. O kadarını da bir zahmet anlayayım." diye yine tersledi.
Azize'nin cevabıyla bozuldu adam. Bu yüzden iyice öfkelendi ve kadını nezarethaneden kovmak için konuşmaya başladı.
"Her neyse! Zaten asıl sorun sizin burda olmanız. Hemen çıkın, tutuklunun yanına ziyaretçi almıyoruz!" diye bağırırken bir anda durakladı ve dalga geçer gibi pis sırıtışıyla da devam etti. "Bilirsiniz, kurallar. Evinize gidin ve kızının bırakılması için dua edin."O sırada Leon yanında bir General'le nezarethaneye girmişti.
"Ne oluyor burada?" diye şaşkınca ve asabice sordu."Teğmen!" diye aydınlanmış gibi alayla çıktı bu kelime Yüzbaşı'nın ağzından. "Elbette sizin sayenizde bu hanım burada, nasıl düşünemedim ki?! Fakat ziyaretiniz sona erdi, sizi dışarıya alayım." dedi son cümlesinde umursamazca.
General de bu konuşmalarından ardından sonunda araya girme durumunda kaldı. Şaşırılacak derecede iyi Türkçesiyle konuşmaya başladı.
"Yüzbaşı, Teğmen Leon bizim mühim müttefiklerimizden. Kendisi burada Yunan Ordusu Kumandanlığını temsil ediyor. Saygısızlığa izin vermem." diye Yüzbaşı'yı uyardı. Ardından Leon'a dönüp devam etti.
"Sizden de Yüzbaşı'nın görevine saygı duymanızı rica edeceğim, Teğmen. Kumandanımız gelene kadar Yüzbaşı'nın dediği gibi tutuklu burada kalacak. Nihayi kararı o gelince verir. Lakin dediğim gibi o vakte kadar siz istediğiniz vakit ziyaret edebilirsiniz. Doktor Arthur gerekli görürse tutuklu için de lazım gelen muayene şartları sunulacak." diye açıkladı.
Leon, General Winston'la İngiliz kumandanına ulaşmaya çalışırken karşılaşmıştı. Kendisi kumandanın en önemli yardımcılarından biriydi. Leon ona durumu açıklamış ve beraber Doktor Arthur'a ulaşmak için hastaneye telgraf çekmişler ve ardından Hilal'i nezarethanede görmek istemişlerdi. General Winston uzun yıllar Konstantinopolis'te gizli görev yaptığı için iyi derecede Türkçe konuşuyordu ve bu yüzden de kumandanın önemli askerlerinden biriydi.Leon mecbur adamı anlayışla onayladı. Şimdilik daha fazlasını bekleyemezdi. Ama dananın kuyruğu Kumandan gelince kopacaktı ve o Yüzbaşı'yı yaptıkları için pişman edecekti. Şimdi en azından Hilal'in yanında olabilirdi ve onu nezarethanede yalnız bırakmazdı.
"Şimdilik öyle olsun."General bir bakış attı yüzbaşıya, ardından nezarethanden çıktı. Yüzbaşı da mecbur adamı takip etti.
General nezarethane bölümünden çıktıktan sonra boş koridorda durdu. Yüzbaşı da onunla beraber durdu.
"Yüzbaşı, siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" diye aniden sinirle çıkıştı General Winston. "Umarım o kızı tutuklamanız için mühim bir sebep vardır. Aksi halde ortalık fena halde karışacak ve zararlı da siz çıkacaksınız. Sırf gururunuz incinmesin diye size bu meselede arka çıktım ve kızı nezarethanede tutuyorum. Umarım beni pişman etmezsiniz." dedi kendi dilinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazi ile İstikbal
FanfictionHilal'in yaşadığı bir kaza, onu ve Leon'u mazide bir yolculuğa çıkarırken istikballerinin de temelleri atılıyordu.