Bölüm 21 - Mektuplar

518 30 26
                                    

İyi okumalar.

Hilal ve Leon sonunda otelin önüne varmışlardı. Hilal her ne kadar temiz havaya hasret kalsa da, karanlık ve soğuk nezarethanede unuttuğu yaz sıcağını da fazlasıyla iliklerine kadar hissetmişti. Hücrenin tozu pisliğinden sonra bir de terleyen kız kendini iyice pis hissetmiş ve rahatsız olmuştu. Leon'un yanında da daha fazla böyle durmak istemiyordu artık.
Leon otelin ön bahçesinde duraklayan kıza döndü.
"Ne oldu? İçeriye girmiyor muyuz?" diye merakla sordu. Kızın durup beklemesine anlam verememişti.

"Yok, ben seni burada bekleyeyim." diye cevapladı. Otele böyle bu kılıkta girmek istemiyordu. Sarılı başı eşarptan tam belli olasa da, düştüğü için toz toprak ve kan olmuş saçları onu rahatsız ediyordu. Zaten sokakta yürürken birkaç kişi de ona dik dik bakmıştı. Hem Leon odasında üzerini değiştirecekti, orada da duramazdı ki.

"Burda? Tek başına? Olmaz öyle şey, hadi lobide beklersin." diye ısrar etti.

Hilal el mecbur utana sıkıla derdini paylaştı, yoksa Leon ısrar etmeye devam edip duracaktı.
"Leon, kılığım müsait değil, anla lütfen." diye açıklamaya çalıştı.

Leon şimdi kızın derdini anlayıp aydınlanmış bir şekilde başını kaldırıp hafif bir nida sesiyle ağzını araladı. Fakat daha sonra kızın bu düşüncesini yersiz buldu. Biraz üstü başı dağılmışsa ne vardı? Hilal her haliyle güzeldi.
"Anlıyorum, bence yersiz bir düşünce. Yine de lobide beklemek istemezsen, benimle beraber odaya çık. Fakat seni burada yalnız bırakamam Hilal." dedi Leon. Zira kızı yine de başı boş bırakmak istemiyordu. O Yüzbaşı'nın sağı solu belli olmazdı. Şehirden hatta ülkeden defolup gittiğini öğrenmeden içi rahat etmezdi. O adam kesin tüm adreslerini araştırmıştır diye düşünüyordu.
Leon da içindeki sıkıntıyı Hilal'le paylaştı.
"O herif gemisine binip buraları terk etmeden içim rahat etmiyor, sen de bunu anla Hilal." diye rica eder gibi konuştu.

Hilal de Leon'un bu endişesini yersiz bulmuştu ama fazla da uzatmak istemedi. Zaten bir an önce evine dönüp kendisini hamama atmak istiyordu.
"Peki madem dediğin gibi olsun." diyerek Leon'un önerisini kabul etti.

İki genç beraber otele girdi. Leon oteldeki odasının anahtarını o gece telaşla cebine atmıştı. O yüzden hemen asansöre doğru ilerleyecekken onları resepsiyon çalışanı durdurdu.
"Ahh Bay Papadopoulos, sizi merak etmiştik. İki gündür ortalarda yoktunuz." diye seslenmişti orta yaşlı adam. Genç adamın odada eşyalarının olduğunu bilmeseler, para vermeden kaçtı sanırlardı. Arada böyle dolandırıcılık vakaları yaşanıyordu zira. Ama genç adamın üniformayla gece birden çıkıp gitmesinden mütevellit başka bir olaylar olduğunu anlamışlardı. Zaten genç adamın asker olmasına da şaşırmışlar hatta inanmamışlardı, zira otele gelen askerler kimliklerini yahut üniformalarını gizleme gereği duymazdı. Şimdi otel çalışanları arasında Leon'un kimliği bir merak konusu olmuş ve hakkında herkes türlü rivayetler uyduruyordu. Üstelik otele ilk vakitler müslüman bir anne kızla gelmesi ayrı bir gizemdi.

Leon adamın yanına ilerledi ve selam verip elini sıktı.
"Merhaba, kusura bakmayın size haber yollayamadım. Fazlasıyla yoğundum." diye özür diledi.

"Rica ederiz Bay Papadopoulos, sadece şehir şu aralar biraz karışık sizin için endişe etmiştik." diye cevaplarken merak ettiği soruların cevabını almak için ima ile konuşmaya başladı. "Fakat bir Yunan askeri olduğunuzu bilmiyorduk. Görev çıktı herhalde." diye ekledi.

Leon göz ucuyla Hilal'e bir bakış attı. Olanları anlatacak değildi elbette, o yüzden geçiştirmek için adamı onaylayıp hızlıca otelde kalmaya devam edeceğini ve bir değişik olmadığını açıklayıp Hilal'le beraber tekrar asansöre doğru ilerledi.

Mazi ile İstikbalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin