Bölüm 31 - Sorgulama

446 26 55
                                    


Hilal yatağında saatlerce dönüp durmuş sonunda annesinin odasından tıkırtılar duyunca dayanamayıp yanına gitmişti. Zaten odalarına da aldıkları bu sarsırıcı havadis yüzünden erkenden çekilmişlerdi. Saatlerce yatakta dönüp durmanın ardından vakit gece yarısını biraz geçmişti. Fakat uyumak ne mümkündü. Genç kız annesinin odasına gitti. Azize yatağının çarşaflarını çıkarıyordu. Şaziye Hanım burda kalır diye yenilerini serecekti. Odaya gelen kızını fark etti. Elindeki işi bırakmadan kızına göz ucuyla bakıp devam etti.
"Uyumadın mı sen hâlâ? Yoksa çok ses yapıp uyandırdım mı seni?"

Hilal iç çekti. Hâlâ üzgündü. "Hayır, sen rahatsız etmedin. Uyuyamadım sadece. Gelen havadisler aklımdan çıkmıyor bir türlü."

Azize de durdu. Elindeki çıkardığı yatak çarşafını sıkıca tuttu. Bir iç de o çekti.
"Bir de ablan yüzünden başımız eğik dolaşacağız." diye mırıldanır gibi konuştu kadın. Hilal duymamıştı. Sonra kendini toparlayarak kızına döndü.
"Sen bunları düşünme. Tedavine odaklan. Mühim olan bu. O meseleyi ablanla İzmir'de ben konuşacağım. Bu ablanın meselesi."

"Bir insan öldü anne. Hem de ablam yüzünden. Üstelik ben o adamdan çok iyilik görmüştüm. Tedavim için Doktor Antonios'la beraber Mustafa Sami Bey çok alakadar olmuştu. Tüm bunlar bir yana o adam insanlara yardım ettiği için öldürülmüş. Yaralılara ilaç veriyor diye. Canilik bu."

Azize ne diyeceğini bilemedi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Azize ne diyeceğini bilemedi. Kızı hatırlamıyordu. Şimdi Yunan askerlerinin hâtta burda gördükleri kadarıyla tüm işgalcilerin zalim olduğunu söylese Hilal'in ne tepki vereceğini bilemiyordu. Her zamanki gibi yine hadisenin üstünü örtüp konuyu kapatmak istiyordu.

"Aslında beni uyutmayan bir diğer mesele de babamla Leon." dedi Hilal. Bunu söylerken sanki duyacaklarından çok korkuyordu. Ablasından hiç ummadığı bir kötülükle karşılaşmıştı. Babası ve sevgilisi için de aynı şeyi yaşamaktan korkuyordu. Hayalı kırıklığına uğramaktan. Tüm gece bir tarafı İngiliz ve Yunan askerlerinin yaptıklarını düşünürken, diğer tarafı da babası ve sevgilisiyle geçirdiği güzel zamanları hatırlatıyordu. Olamazdı. Ne babası, ne de sevgilisi zulüm eden canilerden olamazdı.

Azize kızına telaşla bir bakış atıp yine hemen gözlerini kaçırdı. Hilal sorgulamaya başlamıştı. Eğer şimdi Cevdet'in hain olduğunu söylerse kızı bunu kaldıramayabilirdi. Aslında Leon'un bir kötülüğünü görmemişti Azize, lakin kızı geçmişte onun bir adamın katili olduğunu sofrada haykırmıştı. O vakit çocuk da babasını kurtarmak için yaptığı söyleyerek kendisini savunmuştu, fakat yine de hadiseyi tam olarak bilmiyordu Azize. Leon'u İstanbul'da her ne kadar iyi bir çocuk olarak görmüş olsa da üniformalı halini tanımıyordu. Belki asker olarak çok katıydı.

"Onlar da Yunan Ordusu için çalışıyor değil mi? Tamam savaş olmuş ve kaybedilmiş, fakat hâlâ babam neden Yunan Ordusu'na hizmet ediyor anlatmadın. Peki Leon?" deyip bir es verdi. Sevgilisinden şüphe duymak istemiyordu. Başını hızla iki yana salladı. Düşünceleri birbiriyle savaş halindeydi adeta. Kalbi ve mantığı çatışıyordu. İtiraz eder gibi bir tonla annesiyle konuşmaya devam etti.
"Leon'un kötü biri olduğunu düşünmüyorum. Hem öyle olsa Şevket'ler de kuvvacı. Onlarla dost olur muydu? Hem benle beraber onları da kurtardı nezarethaneden. Değil mi? Bir şey söylesene!" diye sonda biraz kızdı Hilal. Annesinin susması sanki dediklerini onaylamıyormuş gibi hissetmesine neden oluyordu. Dediklerini onaylamalıydı annesi. Buna ihtiyacı vardı.

Mazi ile İstikbalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin