Hilal ve Leon biraz daha şöminenin önünde birbirilerine sarılarak ısınmaya devam ettiler. Daha sonra genç adam, kız yorulmasın diye onu sedire doğru ilerletti.
"Kulübenin içi iyice ısındı, hadi otur biraz dinlen. Dönüş yolu epey uzun sürecek.""Acaba sahiden General Cevdet mi geldi dersin?" diye sordu Hilal de tam otururken. Leon'u da kolundan tutup yanına oturması için nazikçe çekti.
"Olabilir. Hastanenin önünde oldu her şey, şahitler vardı. Olan biteni karargaha yahut yakınlarda devriye gezen askerlere söylemiş olabilirler. Baban da o yüzden peşinden gelmiştir. Kızını kurtarmak için her şeyi yapar elbette."
Hilal düşünceli şekilde dudak büktü.
"Sahi yapar mı?" dedi biraz da kendi kendine konuşur gibi. Yüzünden de hafif bir hüzün dalgası geçmişti."Neden babanın sana da düşman olduğunu düşünüyorsun Hilal?" diye saf bir merakla sordu Leon.
"Çünkü onun karşı olduğu her şeyi yaptım ve yapmaya da devam ediyorum. Hatta bilmediği ve onaylamayacağı o kadar şey var ki. En mühim mesele Halit İkbal olmam. Belki o mahlasla işgale karşı yazılar yazdığımı öğrense beni ihbar eder. Daha ilk gün abimi bile kendi elleriyle idam edecekti neredeyse, sonra da bir lütuf gibi affedildi demiş."
"O vakitler her şey çok yeniydi. Baban abini nereden tanıyabilirdi ki? Sizi öldü zannediyordu, birden yaşadığınızı öğrenince kafası kim bilir ne kadar karışmıştır." diye Hilal'i teselli etmek için mantıklı açıklamalarla General'i savunmak zorunda kaldı genç adam. Lakin biliyordu ki, Hilal'i asıl dertlendiren başka sebeplerdi.
"Ama seni asıl üzen başka bir şey var değil mi?" deyip kızın elini tuttu. Ona böyle anlatması için destek verdiğini hissettiriyordu."Evet, var." deyip derin bir iç çekti Hilal. "Ben hafızamı kaybettiğim zamanlar General Cevdet bana daha önce, yani İzmir'de yaşadığımız günler boyunca, hiç olmadığı kadar ilgili olmuştu. O günleri düşününce fark ettim ki, sanki... sanki Selanik'teki babam geri dönmüş gibiydi. Ama ben yeniden hatırlamaya başlayınca başta tabii ki sevindi, ama yine eski haline dönmüştü. Selanik'li Binbaşı Cevdet gitmiş, yine Albay Cevdet olmuş ve hatta General'liğe yükselmişti. O yüzden bir düşünce düştü aklıma. Galiba ben hatırlamazken, yani tüm bu yaşanan işgali ve zulmü sorgulamazken beni seviyordu."
Leon da dudaklarını bükerek Hilal'e baktı. Sevgilisi çok bahsini açmasa da, belli ki babasıyla olan bu en yumuşak tabirle olan mesafeli ilişkisine epey içerliyordu.
"Bence boş yere kuruntu yapıyorsun." der demez, hemen Hilal hemen lafa atladı."Niye? Bak ablam hiç işgali sorgulamıyor ve ona karşı çıkmıyor diye onu ne kadar seviyor." derken sesi biraz titredi. Gözleri dolacaktı.
"Hilal, yapma ama böyle." derken adeta kızın üzülmemesi için yalvarıyordu genç adam.
"Ben yıllar evvel de General'den sizi dinlemiştim, şimdi de ailesine olan düşkünlüğünü görebiliyorum. Bazen görevleri ve ailesi arasında çatışmalar olsa da sizden vazgeçmez.""Annemi boşamıştı." diye sitem etti kız.
"Ama annen de hep bunu istiyordu. Hatırlıyorum ben, konakta kaldığınız zamanlar hep boşanmayı konuşuyordu."
"Leon, annem hamile." derken hem kızgındı sesi, hem de mahrem bir şey dediği için de utangaçtı.
"O durumu yaşadıktan sonra nasıl boşayabilirsin ki artık? Annemin de böyle bir isteği kalmazdı, kalmamıştır da zaten."Leon artık bir şey diyemedi. Zaten ne söylese Hilal'i aksine ikna edemeyeceğini anlamıştı. Zaten onu asıl ikna etmesi gereken kişi General Cevdet'ti. İçinden yakında baba kızın konuşabilmesini diledi. Gerçi babasıyla sorun yaşayan bir tek Hilal değildi. Leon da babasıyla uzun zamandır pek konuşmuyordu ve bu iletişimsizlik sanki her gün aralarına bir duvar daha örüyordu. Açıkçası genç adamın bir adım atamaya da niyeti yoktu, zira bir umudu yoktu. Onlar hiçbir zaman gerçek bir baba oğul olamayacakalardı. Geçmişte olmamıştı, şimdi de olmuyordu ve gelecekte de olmayacaktı. Kumandan Vasili'nin hayatında çünkü aileye yer yoktu. Onun tek gayesi yıllardır sadece savaşmak ve öldürmek olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazi ile İstikbal
FanfictionHilal'in yaşadığı bir kaza, onu ve Leon'u mazide bir yolculuğa çıkarırken istikballerinin de temelleri atılıyordu.