Bölüm 36 - Köy

552 27 43
                                    


Hilal ve Leon pikniklerini bol sohbet ile devam ettirdiler. Leon Hilal'e bugün yaşananları tek tek anlattı. Bir ara faytonun tam da muallim genç saklanırken bir İngiliz askeri tarafından durdurulduğundan ve sonra ondan nasıl kurtulduklarından bahsederken, genç kız korkuyla dinledi sevgilisini. O anları dinlerken sanki Leon yine tehlikedeymiş gibi hissetmişti. Hilal de onu büyük bir endişeyle beklediğinden söz etmişti.
Ardından Hilal'in hemşirelik bilgilerini hatırlaması çikolata eşliğinde kutlandı. Genç kız daha da neşelenerek yemişti sevdiği tatlıyı. Leon da o anları izlemekten ayrı keyif almıştı. Güzel şeylerden konuşmaya başladılar böylece. Leon biraz Atina'da izlediği tiyatro oyunlarından konuştu. Hilal son okuduğu kitapları sevgilisine önerdi. Genç adam ezberindeki bazı güzel aşk şiirlerini sevgilisinin kulağına fısıldadı. Genç kıza karşı hislerini kabul ettikten sonra aldığı şiir kitaplarındadı bunlar. Hilal de son okuduğu kitaplardaki aşk cümlelerini sevgilisine armağan etti. Ardından etrafın tenhalığından faydalanıp biraz öpüştüler. Birbirilerini sevdiler uzun uzun.

Daha sonra Leon baş başa kaldıkları bu fırsatı daha da değerlendirmek için ufak bir İstanbul seyri yapmayı teklif etti. Hilal elbette itiraz etmedi buna. O da sevgilisiyle beraber olmayı her şeyden çok istiyordu.
Önce Topkapı Sarayı'nı mümkün olduğunca izlediler. Elbette içeriyi girip gezmeleri mümkün değildi. Dışarıdan izlediler eski Osmanlı Sarayı'nı.
Ardından Ayasofya'yı gezdiler, zira bir süre önce yapı ibadete kapatılmıştı. İngiliz'lerin şehirdeki varlığıyla bir süredir sadece meraklı seçkin kişiler tarihi yapıyı gezebiliyordu. Tabii ki Leon'un elindeki İngiliz Kumandanı'nın mühürlediği özel izin kağıdı bunda epey yardımcı olmuştu. Güzel işler için işe yarasındı bari o kağıt.
Tarihi yapı için bu merak özellikle son günlerde Avrupa'da Ayasofya'nın tekrar kilise olması tartışıldığı için epey artmıştı. Osmanlı ölüyordu ve ganimetleri de Batı devletleri tarafından bir an önce paylaşılmayı bekliyordu.
Leon bu eski kilise hakkında bir çok şey duymuştu. Bildiklerini sevgiliyle de paylaştı. Hilal de hayranlıkla dinledi onu. Devasa yapı ise iki genci adeta büyülemişti. İki dinin buluştuğu yer diye düşünmüşlerdi. Leon özellikle eski dönemlerden kalma İsa ve Meryem Ana gibi Hristiyan figürlerin resmedildiği mozaiklerin hâlâ korunduğunu görmekten memnundu. İnanılmasa bile başka dinlere de saygı duyulmalıydı, böyle düşünüyordu genç adam.

Ayasofya'nın ihtişamını henüz hazmedemeden Sultan Ahmet Camii çıkmıştı karşılarına. Hilal tüm bu görkemli yapılara ağzı açık incelemişti. Hilal içeriye gezerken Leon avludaki çeşmelerden birinde yüzünü yıkıyordu, zira yaz sıcağı gezerken daha da bunlantıyordu insanı. Fakat Leon'un çeşme sandığı şadırvanlarda abdest alan bir yaşlı adam ona tuhaf bakışlar atmıştı. Gayrimüslim olduğunu anladığı bu gencin oradaki varlığına hiç anlam verememişti. Yine de ters laf etmemiş ve abdestini alıp caminin içerisine gitmek için yanından ayrılmıştı. Leon dışarıda beklemeyi istemesi de içeride ne yapacağını bilememesindendi. Üstelik müslüman olmadığı için bir camiye girmesini uygun bulurlar mıydı bilemememişti. Kadınların erkeklerden ayrı bir yere gittiğini de biliyordu Leon. Yanında Hilal olmayacağı için girmeye hepten cesaret edememişti. En iyisi dışarıda beklemek diye karar vermişti. Genç kız da onu anlayışla karşıladı.

Hilal, genç adamı dışarıda fazla bekletmemeye özen göstererek kısaca caminin içinde dolaştıktan sonra bu sefer yollarına faytonla devam ettiler. Amaçlarının gezmek olduğunu anlayan arabacı iki genci Kapalıçarşı'ya bıraktı. Hilal kadar Leon da çarşının büyüklüğüne ve karmaşasına hayret etti. Bu yüzden sadece çarşının birazını gezebileceklerdi. Hilal döndüğünde vermek için ailesine bir kaç hediye almaya karar verdi. Babaannesine oyalı bir eşarp ve özel taşlı tesbih aldı. Eleni'ye düğün hediyesi olarak güzel bir bileklik ve abisine bir kaç kravat aldı. Babasına ise işlemeli bir cep saati. Ablasına dargın olsa da yine de ona çiçek desteni işlenmiş bir el aynası aldı. Fatma'nın evine de henüz oturmaya gitmedikleri için bir ev hediye de verememişti. Bu yüzden arkadaşına da özenle boyanmış süs tabağı ve oyalı masa örtüsü aldı.

Mazi ile İstikbalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin