Dün akşamki yemekte yaşananların etkisinden Cevdet hâlâ çıkamıyordu. Dün peş peşe öyle şeyler duymuştu ki adam, bir sürü yeni ve son derece ciddi sorunlar çıkmıştı başına.
Önce Leon gelip Hilal'le evli olduğunu ve kızın hayatının tehlikeye düştüğü anlatmıştı. Duyduklarının siniri geçmeden başka büyük şaşkınlığı da büyük kızı yaşatmıştı. Akşam eve geldiğinde tam dede olacağına sevinemeden Yıldız kalkıp üvey abisine aşık olduğunu haykırmıştı.
Neye şaşırıp kızsa bilemiyordu Cevdet. Sabaha kadar yatağında dönüp durmuş ve öfkeden uyuyamamıştı. En başta kızlarına ve Leon'la Ali Kemal'e öfkeliydi. Ardından Azize'ye kızdı, belli ki yokluğunda çocukları epey başıboş bırakmıştı. Fakat bir yandan da kadının yaşadıklarını düşünmüştü. Azize tek başına çalışıp para kazanmış, eve de anca bu kadar yetebilmişti işte. Böyle düşününce karısına haksızlık ettiğini anladı. Kendisi esir kampındayken, ailesi de İzmir'de güllük gülistanlık yaşamamıştı. Büyük kızı çok önceleri bir ara Tevfik'e ve bir Yahudi tüccara borçlandıklarını anlatmıştı. Üç beş kuruşla sığındıkları bu şehirde karısı iyi bile düzen kurabilmişti.
Öte yandan Ali Kemal ve Yıldız'ın nasıl böyle gayri ahlaki hissiyatlara kapıldıklarını anlayamıyordu Cevdet. Esir düştüğünde üvey oğlu on dördünde ya var ya yoktu. Azize'nin sonraları ona anlattığına göre evlatlık olduğunu oğlu o gün öğrenmişti. Yani tam da esir düştüğü gün, Tevfik de o gün ailesini şehirden kaçırmıştı. On dört hiç de küçük bir yaş değildi. Cevdet, Azize henüz on beşindeyken görüp sevdalanmıştı. Ali Kemal de birkaç sene sonra delikanlı olmuştu işte. Nasıl olurdu da kardeş büyüyenler sevdalanırdı aklı almıyordu. Düşündükçe sinirleniyordu Cevdet.
Eleni'ye de mahçuptu. Kızcağız belki kocasından ayrılmak isterdi artık. Üstelik de gebeydi kızcağız. Ne yapar kim bilirdi artık.
Lakin aklına Ali Kemal'in tavırları da takılıyordu. Oğlu öyle büyük kızı gibi aşık durmuyordu. Üstelik karısı ve doğacak çocuğuyla mutlu olduğunu söylemişti. Bunları söylerken de gayet samimi duruyordu. Bir gençlik hatasıydı belki ama yine de affedemiyordu Cevdet. Böyle hata olmazdı, olamazdı. İnsan kardeş bildiğine hata deyip yan gözle bakamazdı.
Zaten asıl mesele Ali Kemal'den çok Yıldız'dı. Kızı, Ali Kemal'in evlenip baba olacağını bilip de o kelamları etmişti. Oğlu hatasını fark etmişse de kızı hala o edepsiz akıl almaz düşüncelerdeydi. Gerçi bir şeyi daha anlamıyordu Cevdet. Madem Yıldız Ali Kemal'i evli ve baba olacak olmasını umursamayacak kadar sevdiğini iddia ediyordu, o halde neden Leon'la nişanlanmak için oyunlar oynamıştı? Ali Kemal'den intikam almak için miydi? Yoksa Leon'u sevdiğini söylediği gibi Ali Kemal'e olan aşkı da mı yalandı? Bir türlü kızını çözemiyordu Cevdet. Bu yüzden bir karar vermişti. En hayırlısı artık Ali Kemal'in ailesine yaklaşmamasıydı. Kızlarına da uygun talipler bulup başlarını bağlamalıydı. Bu saatten sonra evlatlarının istikbali için doğrusu bu olacaktı.Ardından Cevdet'in aklına bir ayrıntı daha geldi. Şu Yıldız'ın nişan mevzusunda Leon'un başkasını sevdiği lafı geçmişti. Kızı da bunu bile bile Kumandan'ın nişan oyununa dahil olmuştu. Bahsi geçen Leon'un o sevdiği kız Hilal'i, küçük serçesi miydi? Cevdet'in aklının almadığı bir başka mevzu da buydu. Hilal'i vatanperver ve işgalcilere düşman iken nasıl Teğmen Leon'a aşık olurdu? Nasıl onun saçma sapan evlilik oyununa kanardı? Hem nasıl bir evlilikti bu? Yoksa Hilal Leon'un Bolşeviklere katıldığını öğrenmiş miydi? Bunları düşüne düşüne sabahı etmişti Cevdet.
Saatin çok erken olmasını umursamadan hazırlanıp karargaha gitmeye karar verdi. Leon'la iyice bir konuşup anlamalıydı meseleyi. Hilal'le beraber ne haltlar yediklerini iyice öğrenecekti önce. Sonra da bir an önce Yıldız'ı ve ardından Hilal'i evlendirip Anadolu'ya gönderecekti. Çocukları için planladığı istikbal artık buydu Cevdet'in.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazi ile İstikbal
FanfictionHilal'in yaşadığı bir kaza, onu ve Leon'u mazide bir yolculuğa çıkarırken istikballerinin de temelleri atılıyordu.