Bölüm 33 - Hamam

2.1K 30 70
                                    

Leon bu günde bahçede oturup, uçurtmasının son parçalarını eklemeye çalışan Arif'i izliyordu. Bu sefer Şaziye Hanım Leon'un eline hurmalı pekmezli bir tatlı tabağı tutuşturmuştu. Kadın ise yine salonda örgüsüyle megüldü. Bazen de mutfakta ağır ağır pişen yemekleri kontrol ediyordu.
Genç adam bir parça tatlıyı ağzına atarken eli yine tüm gün olduğu gibi artık çıkmış sakallarına gitti. Düğün gününden beri bırak tıraş olmayı, banyo bile yapamamıştı genç adam ve bundan aşırı rahatsızlık duyuyordu. Hele de sabah odasında olanlardan sonra mutlaka temizlenmesi gerekiyordu.
Sabah Hilal tedavi için hastaneye gitmeden evvel odasına gelip ilaçlarını da verip sargısına bakarken, Leon fırsattan istifade kızı öpmeye çalışmıştı. Lakin Hilal önce sakalları tenine battığı için kendisini geri çekmiş, ardından da genç adamı ilk defa bu kadar bakımsız gördüğüne dair şakalar yapmıştı. Fakat Leon bu sözleri çok ciddiye almış, hatta alınmıştı.

"Sahi Leon, seni bunca zaman sonra ilk defa bu kadar dağınık gördüm. Saçın sakalın birbirine karışacak neredeyse. Oysa tren yolculuğunda bile pek bir süslüydün. Bu haline şaşırıyorum doğrusu." derken gülüyordu Hilal.

Leon bu sözleri hatırlarken bir eliyle gömleğini çekiştirip tenini koklamaya çalıştı.
"Acaba kötü mü kokuyorum?" diye sordu kendi kendine. Fakat sorusunun cevabını yine gözlerini devirerek kendisi verdi. "Yaz sıcağıyla terliyorum. Üzerime pis kan ve hastane kokusu da sinmiştir. Tabii ki kız benden kaçar!" diye içinden söylendi.

Böylece Leon kara kara düşünmeye başladı. Burda evde yıkanmasına Şaziye Hanım izin vermeyebilirdi. İzin verse bile Leon kadından çekinirdi. Şevket'le düğünden önce gittikleri hamama gitse, ama orda da sakatlanma ihtimali yüksekti. Tellaklar çok sertti, daha beter sakatlanıp dönebilirdi. Otele gitse evdeki kadınlar dışarıya adım attırmıyorlardı. Bahçeye bile istemeye istemeye çıkarıyorlardı.

Genç adam dalmış bir şekilde düşünürken Arif ona sesleniyordu.
"Leon Abi, huuu sana sesleniyorum!" diye bağırdı çocuk.

Leon nihayet duyduğu sesle düşüncelerinden irkilerek sıyrıldı.
"Efendim?" diye afallamış bir şekilde cevap verirken hemen de kendisini toparladı. "Arif bir şey mi diyeceksin?"

Arif elindeki işe devam ederken biraz yavaşlamıştı. Ağır ağır bağlıyordu artık ipleri.
"Evet, bir şey soracaktım," derken az önceki canlı halinden eser kalmamış, hatta durgunlaşmıştı.

"Sor tabii." diye anlayışla karşılık verdi Leon.

"Şey..." derken çocuk tereddüt eder gibiydi. Leon da fark etti çocuğun sıkıntısını. Daha da meraklandı bu yüzden.
"Leon Abi, kuvvacılar yakalanırsa ne olur?"

Genç adam duyduğu soruya epey şaşırdı. Böyle bir soru katiyen beklemiyordu. Bir kuvvacı vardı belli ki ve müttefikleri tarafından yakalanmıştı. Cezası da zaten belli diye düşündü Leon; ölüm. Bunu tahmin etmek güç değildi. Fakat bunu Arif'e nasıl açıklayacağını bilemedi. Hem çocuğun bunu neden sorduğunu öğrenmek, hem de vakit kazanmak için sorular sormaya karar verdi.
"Nereden çıktı bu şimdi? Biri mi yakalanmış?"

Arif elindeki işi bırakıp ayağa kalktı ve Leon'un yanına oturdu.
"Bizim muallimimiz vardı, geçen hafta annesi rahatsızlandı diye izin aldı demişlerdi. O günden beri mektebe gitmiyoruz." diye anlatmaya başladı Arif.
"Burdan gitmişti anlayacağın. Ama sonra Melahat teyze bize geldiğinde anneme söylerken duydum. Muallim Efendi kuvvacı olduğu için kaçmış ve saklanıyormuş. Dün akşam da ablamla eniştem konuşurken duydum. Yakalanmış." derken son cümlesinde neredeyse ağlayacaktı çocuk.

Leon kolunu çocuğun omzuna atıp onu kendisine çekti ve sarıldı. Diğer elindeki tabağı masaya bırakıp çocuğun başını sevmeye başladı.
"Başka ne konuştular ablanla enişten?"

Mazi ile İstikbalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin