Ertesi gün
Leon toplantı odasına büyük masanın bir köşesinde oturmuş, duvara asılmış haritayı ve başka stratejik plan kağıtlarını inceleyen Albay Cevdet'i pür dikkat izliyordu.
Gece yine karargahdaki angarya işler yüzünden konağa geç saatte dönse de, annesiyle biraz konuşma fırsatı yakalamıştı genç adam. Annesine Hilal'in kendisine hâlâ kızgın olduğunu da anlatmıştı.
Tam o sırada Veronika oğluna, Albay Cevdet ile Azize Hanım'ın boşandığını ve bu yüzden Hilal'in daha da zor günler geçirebileceğini söylemişti. Leon ise bu havadise epey şaşırmıştı. Albay'ın ne olursa olsun ailesine düşkün olduğunu bilirdi. Azize Hanım'a nasıl aşkla baktığını görürdü hep.Cevdet arkası dönük olsa da genç adam tarafından izlendiğini biliyordu. Biraz bekledi ama hâlâ sessizce izlenmeye devam edilince nihayet konuştu.
"Hayrola Teğmen? Bir şey mi söyleyecektiniz?" diye arkasını dönmeden sordu. Bir yandan da toplantı için harita ve başka plan kağıtlarını düzenlemeye devam ediyordu. Dün gece Eşref Paşa yine Nazilli'yi ele geçirmişti, hem de diğer efelerle beraber. Bu yüzden birazdan Nazilli'den gelecek olan subaylarla beraber durum değerlendirmesi ve belki yeni bir plan yapacaklardı.Şimdi de Cevdet, Leon'un kendisine böyle dik dik bakmasını yine ondan şüphelenmesine yormuştu. Alayla tebessüm ederek arkasını dönüp Leon'un karşısına oturdu.
"Beni böyle dikkatle incelediğinize göre mühim bir mesele düşünüyor olmalısınız." diye de devam etti."Sizin hakkınızda bir şey duydum dün gece. Aklıma o takıldı." diye cevapladı Leon.
"Öyle mi? Ne duydunuz merak ettim."
"Azize Hanım'la boşanmışsınız, daha doğrusu onu siz boşamışsınız. Bunu duyunca epey şaşırdım." dedi Leon sakin bir tavırla. Sanki konuşurken karşısındaki adamı izlemeye devam ediyordu.
Cevdet böyle bir cevabı hiç tahmin etmemişti. Alaycı gülümsemesi hemen silindi yüzünden, şaşırdı ama hemen kendisini toparlayıp yarı ciddi ve yarı alaycı tebessümle konuşmaya başladı.
"Azize Hanım'ın görevime ve seçimlerime saygı duymadığını herkes biliyor. Böyle bir vaziyette Azize Hanım'la olan izdivacımızın devam etmesi olanaksızdı. Siz de şahitsiniz, onu çok kez ikaz ettim, fakat her defasında bana saygı göstermemeyi tercih etti. Neticenin de böyle sonuçlanacağı aşikardı. Bu yüzden neden şaşırdığınızı anlayamadım, Teğmen.""Siz, size sırt çeviren, Selanik'te sizi arkanızdan vuran ve en önemlisi ailenizi koruyamayan Osmanlı'ya artık verecek hiçbir hizmetiniz olmadığını söylemiştiniz. Altı yıl önce Komotini Kampında bana böyle söylemiştiniz."
Bu sözlerle Cevdet de Leon da o günlere geri döndü sanki.
******
Komotini (Gümülcine) Esir Kampı, Eylül 1913Leon babasıyla beraber erken saatlerde kampa gelmişti. General Vasili onu askeriyeye başlamadan önce düşmanlarını görsün diye bilerek yanında getirmişti. General eşyalarını odasına bırakıp günlük raporlamalarını alınca oğluyla beraber kampı gezmeye başlamıştı. Esirler ise çoktan çalışmaya başlamışlardı.
Taş kıran esirleri gösterip konuşmaya başladı Vasili.
"İşte Leonidas, isyancı Bulgarlar ve barbar Osmanlı esirleri burada, hakettikleri yerdeler. Yakında askeriyeye başlayacaksın, hem de Evelpidon'da. Başlayacaksın diyorum, çünkü kazacaksın o okulu!" diye sonda tehditkar bir şekilde baktı oğluna. Leon zaten üzerindeki baskıyı hissediyordu. Ama bu çıkışlar onu daha da tedirgin ediyordu.Ardından general yine otoriter bir tavırla esirlere bakarak devam etti.
"Bulgar askerleri bizden güçlü oldukları hayaline kapılıp kendi başlarına iş yapmaya kalktılar, netice ise ortada." dedi alayla gülerek kendi dillerinde.
"Osmanlı..." derken bile sesinde nefret vardı. "Yüzyıllarca kendi topraklarımızda bize zulüm eden müslüman barbarlar, artık onların da devri bitti. Hasta adam kendini tüketerek öldürecek. İlk feda ettiği de bu askerleri oldu." dedi gülerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazi ile İstikbal
FanfictionHilal'in yaşadığı bir kaza, onu ve Leon'u mazide bir yolculuğa çıkarırken istikballerinin de temelleri atılıyordu.