Bölüm 25 - Sevgili

660 29 62
                                    


Hilal, Leon ve Azize bahçede kahvaltıya devam ederken genç adam kısaca bir plan yapmaya başladı.
"O vakit kahvaltıdan sonra ilk olarak fotoğrafları almaya gider ardından da postaneye geçeriz. Albay Cevdet'e telgraf çekip cevabını beklerken de fotoğrafları mektuplarla postalarız. En son işlerimiz bitince de alışveriş yaparız."

Leon'un söyledikleriyle Hilal elinde çatalıyla telaşla kala kaldı.
"Sen mektup yazdın mı ki annene? Eee ben yazamadım." dedi gözleri de kocaman açılmışken. Dün gece yaşananlardan sonra akıl mı kalmıştı kızda. Çoktan unutmuştu mektup yollayacaklarını.

Leon kızın bu sevimli telaşına gülmemek için kendisini zor tuttu. Azize Hanım olmasa Hilal'e mutlaka latifeler yapar, kızı utandırıp mahçup edecek bir şeyler bulurdu.
"O halde kahvaltıdan sonra yazarsın, biz de öyle çıkarız."

"Hem ben daha alacaklarınızı yazacağım. Öyle kafanıza göre nasıl alışveriş yapacaksınız?" diye araya girdi Azize.

Hilal, annesi ve Leon'u başta onaylasa da sonra içi rahat etmedi. Son lokmasını yiyip masadan kalktı.
"Doydum ben. Çıkıp mektubu yazayım." diyip hızlı adımlarla evin içine doğru gitti.

"Kafaya bir şey koydu mu bir kere, yapmazsa içi rahat etmeyecek." dedi Azize gülerek Leon'a. "Hep böyledi. Çocukken bile içine en ufak bir şeyi dert etse, mümkün yok çözmeden rahat edemezdi." diye de ekledi.
Sonra Azize bir anıyı hatırlayıp hüzünlü bir gülüşle devam etti. Leon da o an kadının değişen ruh halini anlamıştı.
"Bir gün Selanik'teki evde, mutfakta yemek falan yapıyorum. Hilal de sekiz yaşındaydı. Yıldız ve Ali Kemal'le dışarıda oynasın diye yollamıştım. Çok geçmedi gözleri dolu dolu geldi bu. Böyle bahçemiz vardı orda da. Gitti çiçeklerle oynar gibi bahçenin bir köşesine çöktü. Belli bir şey olmuş. Gittim ne oldu diye sordum. Hilal'in bir arkadaşı vardı, adı Hacer. Onun ablası da Yıldız'la oynardı hep. O gün de Yıldız'la Hacer'in ablası kavga etmiş. Yıldız işte, mahalledeki kızlarla hep dalaşırdı." dedi gözlerini devirerek. Mahalledeki kızlar bitse Hilal'e sarardı, huyu böyleydi. Hâlâ da illallah ediyordu kadıncağız. "Hilal de Yıldız'ı savununca Hacer bizimkine küsmüş. Ablasına sahip çıkmaya çalışayım diye arkadaşıyla arası bozulmuş anlayacağın."

Leon dinledikleriyle şefkat dolu bir tebessüm etti. Hilal'i ilk gördüğünde de kızın silahlı bir askere karşı ablasına siper olduğunu hatırladı. Ablasının her daim yanında duruyordu belli ki. Hilal'in gerçekten de kocaman kalbi var diye düşündü. Böyle bir kızı sevdim işte dedi içinden gururla. Fakat en mühimi Hilal'in onu seçmesi ve sevmesiydi elbet. Sonra biraz buruklaştı. Belki abisi yaşasaydı, o da tam bir başbelası olurdu ve Leon da her daim onu kollardı. Kardeş olmak, kardeşlik etmek böyle bir şeydi belki, fakat Leon bunu hiçbir zaman tadamamıştı ve asla da bilemeyecekti.

"Hemen gözyaşları döküldü. Ağlaya ağlaya bir hal oldu kuzum benim. Çocukluk işte, sanki dünyanın en büyük münakaşasını yaşamıştı arkadaşıyla. Hilal öyle bir dert etti ki bunu, gece bile zor uyudu yavrum. Cevdet o vakitler yine görevdeydi. Geldi yanıma dudaklarını bükerek 'anne seninle yatsam olmaz mı?' diye mırıldandı. Ertesi gün sabahın erken saatinde gitti Hacer'lere. Ne yapmış etmiş arkadaşının gönlünü almış." derken gülüyordu Azize. Ama gülümsemesi durunca yine hüzünlendi. Hatta gözleri de dolmuştu. Gebeliğin bir etkisi de bu ani değişen halet-i ruhiyesiydi.
"Biz Selanik'i terk etmeden bir ay evvel taşınmışlardı Hacer'ler. Buralar karışıyor, artık barınamayız demişlerdi. İzlerini kaybettik sonra. İnşallah iyileridir." diye de dua etti.

Leon da üzüldü şimdi ve nedenini bilmediği bir mahcubiyet duyuyordu. Aslında bu hissi son zamanlarda çok fazla yaşamaya başlamıştı. Geçmişte yaşanan olaylarla bir alakası yoktu elbette, fakat mensup olduğu ordunun vardı. Onu boğan geçmiş değildi zaten. Üniformasıydı. Zira bu üniforma geçmişte insanların endişe ettiği her şeyi şimdi yaşatıyordu. Konstantinopolis'e gelmeden evvel babası Türk mahallelerini boşaltma kararını gündeme getirmeye başlamıştı. Türk aileleri yerlerinden yurtlarından edecekti. Bu kararı uyguladı mı bilmiyordu fakat er ya da geç babası yapardı.

Mazi ile İstikbalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin