Bölüm 43 - Gerçekler I

481 29 81
                                    

İyi okumalar.

Hilal şehre geri nasıl döndüğünü bilmiyordu. Yol boyunca ağlamıştı ve sadece ayaklarının onu götürdüğü yere gitmişti. Hiç düşünmemişti bile. Genç kız o kadar çok ağlamıştı ki, şehre ulaştığında akacak tek damlası kalmadığını sanmıştı. Zaten kalabalıklaşan sokaklar yüzünden yüzünü yakında bir çeşmede yıkamak zorunda kalmıştı, zira ağlamaktan perişan hale gelmiş yüzü hemen yabancı gözlerin hedefi olmuş ve fısıldamalara mahal vermişti. Çeşmede ellerini ve yüzünü yıkamış, biraz da su içmişti. Arada firar eden hıçkırıklarına rağmen aklını toplaması gerektiğini biliyordu genç kız.
Ablası onu beklemesini söylemişti, bu yüzden eve dönüp neden onu beklemeden gittiğini de izah etmek istemiyordu. Zaten ablasının muhtemelen anlatacaklarını da duymaya gücü yoktu. Zaten gördüğü o manzara her an gözlerinin önüne beliriveriyordu. Görmek onu bu denli yaralamışken, bir de duymak ve tamamen ölmek istemiyordu.

İçindeki gurura ses verdi Hilal. Onu bunca vakit ikaz eden sesi nihayet kalbi paramparça olmuşken dinliyordu.
"Bu onun için dökeceğin son gözyaşı. Bundan sonrası yok. Bitti. Bittin." dedi kendi kendine ve yüzünü son bir kez sildi. Hastaneye gitmek için yola koyuldu. Bu sefer de hastane yolu boyunca tekrar ayağa kalkması için kendi kendine telkinlerde bulundu. Her zaman yaptığı gibi yine yaralarını saklayacak ve sanki hiçbir şey onu yaralayamazmış gibi güçlüyü oynayacaktı. Başka çaresi yoktu zira.

Aynı dakikalarda Leon da atıyla karargaha ulaşmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aynı dakikalarda Leon da atıyla karargaha ulaşmıştı. Sinirleri üzerindeydi. Bir ere atını götürmesi için emir verdi ve hırsını yerden çıkarır gibi sert adımlarla odasına gitti. Kapıyı açtığında sadece Lucas'ı gördü. Daktiloda bir şeyler yazıyordu. Yüzbaşı Nikos yine dışarıda görevdeydi belli ki. Leon sinirle kapıyı sertçe vurarak kapattı ve başındaki şapkayı masasına doğru fırlatıp attı. İşine dalmış olan Lucas bu gürültüyle olduğu yerde korkudan sıçradı.
"Thee mou! Leon ne yapıyorsun? Korkuttun beni."

"Ai sto diolo!" dedi asabi bir tavırla ve yerine kendini atar gibi oturdu.

Lucas bu cevapla gözlerini hayretle açtı. İlk defa Leon'u bu kadar sinirli ve kaba görüyordu. Sonra dayanamadı güldü.
"Teğmen Leon, efendiliğini bir kenara atacak kadar kötü ne yaşamış olabilir acaba?!" dedi alayla, fakat cevap olarak Leon'dan çok daha okkalı bir küfür işitti.

Lucas bu sefer temkinli yaklaşması gerektiğini anladı. Belli ki ortada ciddi bir mesele vardı.
"Tamam, latifeyi bıraktım. Anlat ne oldu? Sen Hilal'le buluşmayacak mıydın? Ne bu halin?"

Leon derin bir nefes alıp verdi. Elleriyle saçlarını karıştırdı, ardından da yüzünü birkaç kez sıvazladı.
"Hilal gelmedi. Onun yerine ablası geldi." dedi sakin kalmaya çalışarak.

"Bu pek de hayrı alamet değil gibi." derken şaşkındı Lucas.

"Değil zaten. Yıldız bana mektup yazmıştı. Baya baya benimle izdivaç hayalleri kurduğu bir mektup. Ben de açıkça bir başkasını sevdiğimi ve kendi yoluna bakmasını yazdım ona. Bu gün de bana 'o mektubu bizzat siz mi yazdınız' diye sordu. Bunun hesabını sormak için benimle görüşmek istemiş."

Mazi ile İstikbalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin