Bölüm 30 - Hayal Kırıklığı

551 31 55
                                    


Hilal Leon'a anlatacaklarını düşünürken hastane odasının kapısına çoktan ulaşmıştı. Fakat neşeyle kapıyı açıp içeriye adım atarken gördüğü manzara karşısında anında yüzü düştü. Bir hemşire Leon'un üzerini karnına kadar açmış tam elindeki makasla sargıyı kesecekken, Hilal'in odaya girmesiyle bakışlarını ona çevirmişti. Keza Leon da öyle.
Hilal'in kaşları istemsizce biraz çatıldı. Hemşire kızı süzdü. Kendisinden biraz büyüktü. Belki Leon'la yaşıttır dedi içinden. O an fark etti. O kız Hilal ameliyat kapısının önünde Leon'u beklerken yanına gelen hemşireydi. Şevket'in bir arkadaşı bulup getirmişti onu.

Hilal bunları düşünürken hemşire Leon'un yargısını kesmek üzere eğildiği için tekrar doğruldu.
"İsterseniz pansuman bitene kadar dışarıda bekleyebilirsiniz?" diye ağdalı şivesiyle konuştu genç hemşire.

Hilal buna karşı önce hayretle kaşlarını kaldırdı, ardında da onları olabildiğince çattı.
"Ne münasebet!" diye kendisine mani olamadan çıkıştı. O kız bir de onu odadan kovuyor muydu? Aklına gelen fikirle başını dikleştirdi. "Hem ben de hemşirelik yapıyorum. O yüzden biz sizi meşgul etmeyelim, pansumanı ben yaparım. Siz durumu daha mühim başka hastalarla alakadar olun." diyip kızın yanına gidip durudu ve elinden makası aldı.

Genç hemşire ne yapacağını bilemedi.
"Doktor Arthur, Bay Papadopoulos'la alakadar olmamı bizzat emretti. Burada dilinizi bilen pek hemşire yok. Size yardımcı olmam gerek, aksi halde Doktor Arthur bana kızabilir." diye zor durumda kalabileceğini Hilal'e izah etmeye çalıştı.

Lakin Hilal artık işi inada bindirmişti.
"Merak etmeyin, Doktor Arthur hemşire olduğumu biliyor. Zaten bu yüzden yarın Leon taburcu olacak. Bize emanet yani. Siz başka işlerlerinizi görün." derken gitmesi için elinde makasla sabırsızca bekledi. Hemşire kız ise önce Hilal'e ardından da Leon baktı.

Leon zaten Hilal odaya ilk andan itibaren kızın gözlerinde beliren kıskançlığı görmüştü. Tıpkı tiyatroda olduğu gibi kızgın ve tavırlıydı genç kız. Hilal'in daha da sinirleneceğini bilmese kahkahalarla gülerdi bu haline. Hilal tarafından kıskanılmak çok hoşuna gidiyordu.
Genç adam kendisine bakan hemşireye gitmesinin uygun olduğunu başını hafifçe sallayarak anlatmaya çalıştı. Hemşire de mecbur omuz silkip odadan çıkmak için kapıya gitti.
"Bay Papadopoulos, öğle yemeğinizi göndermelerini söyleyeceğim. Birazdan gelir. İyi günler." diyip odadan çıktı.

"Nihayet." diye kendi kendine seslice söylendi Hilal. Leon'un yarasına bakmak için eğilmeden önce genç adama bir bakış attı. Ona da kızıyordu, nedenini bilmiyordu ama işte kendisine de mani olamıyordu. Üstelik genç adamın bir de ona pişkince sırıttığını görünce iyice çileden çıktı.
"Beyzademiz pek eğleniyor zaar. Ne o? Özel hemşirenizin beni odadan kovmaya çalışması pek mi hoştu?" diye öfkeyle karışık alayla sordu.

"Kim kimi odadan kovdu acaba?" diye hem güldü, hem de hayret etti Leon.

Hilal yine kaşlarını çattı. Hatta bu sefer kırılmış ve üzülmüştü de.
"Affedersin, hemşireni kovdum. Çağırırım gelir, istediğin gibi seninle o ilgilenir!" diyip kapıya yönelmek için dönecekken Leon kızın elini hemen yakaladı ve gitmesine mani oldu.

Hilal'in çattık kaşlarınızda gevşedi ve bu sefer  şaşkınlıkla Leon'un avucunda olan eline baktı. Ardından gözlerini genç adamla buluşturdu. Leon ona tatlı tatlı sevgi ve şefkatle bakıyordu. Hilal de dayanamadı bu bakışa. Öfkesi uçup gitti anında ve şimdi o da Leon'un gülüşüne eşlik ediyordu.

 Öfkesi uçup gitti anında ve şimdi o da Leon'un gülüşüne eşlik ediyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Mazi ile İstikbalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin