Merbahalar.
Yorum ve oylarınızı eksik etmemeniz dileği ile iyi okumalar.
Bu arada yeni kurgum olan Seremoni'ye bakmanızı tavsiye ediyorum Aktuğ karakteri orada daha da çok ön planda.
43. BÖLÜM
''Günaydın.''
''Hı aynen sana da ondan.'' dedim bakışlarımı Aktuğ'a çevirerek. ''İki araba mı gidelim?''
''Senin araban ile gidelim ben uyuyayım yolda.''
''Tamamdır.'' dedi ve elimdeki taşımaya mecalim olmayan çantayı alıp kendi arabasının arkasına bıraktı. Arabanın ön koltuğuna oturup başımı cama bıraktım ve kendimi saniyeler içinde uykuya teslim ettim. Tahminimce bir saat sonra Aktuğ'un dediği yere ulaşmıştık. Zar zor arabadan inip temiz hava aldım ama gece hiç uyuyamamıştım ve gözlerimi açmaya zerre gücüm yoktu.
''Uyan uyan.'' dedi Aktuğ elini önümde sallayarak. ''Uyandım uyandım.'' dedim. Arabadan çantaları ve Aktuğ'un koyduğu poşetleri çıkarttık ardından ise ağaçların oradaki bir masaya bıraktı. ''Masa ne alaka?''
''Burada eskiden eskiden piknik alanıydı ama sonra kapatıldı.'' dedi gözüne gözlüğü geçirirken. ''Kahvaltı yaptın mı?'' dediği zaman bayık bakışlarımı ona çevirdim ''Yapmamışsın.''
Kendimi masanın yanındaki oturma yerine attım ve başımı masaya gömdüm. Uyku bu hayattaki en hakiki mürşittir demişler.
''Uyan hadi.'' dedi tatlı bir sesle. Başımı kaldırdım ve onu başımla onayladım. Ayağa kalkıp çantamdan çıkarttığım suyu içerken bütün uykum kaçmıştı. ''Tamam kahvaltı yapalım hadi.''
''Yapalım arabadaki kutuları getirsene.'' dedi elindeki bardakları masaya bırakırken. Derin bir nefes verdim ve arabanın arka kapısını açtım, ceketimi çıkartıp arabanın arka koltuğuna bıraktım ve kutuları alıp masaya götürdüm. Kutuları açtığım zaman içinde börek ve kahvaltı için birkaç simit vardı. ''Ha direkt hamur işi yani?'' dedim kaşımı çatarak.
''Birazcık börekten kimse maç kaybetmez Aliva.'' dedi kaşlarını kaldırarak. Tabağıma bir parça börek ve kahvaltılıklardan koydum ve kenardan çatal çıkarttım. Aktuğ'da birkaç börek almış ve termostan kattığı çayı içiyordu. Kahvaltımızı hiç konuşmadan yaptıktan sonra, kahvaltılıkları ve diğer kutuları geri arabaya bıraktım.
Önce ceketimi giydim ardından da koşu ayakkabılarımı son olarak çantamı da sırtıma taktığım zaman hazırdım. Aktuğ da sırtına bir çanta geçirmiş eline ise büyük bir su şişesi almıştı. Hızlıca koşu için ısınma hareketleri yapmaya başladık. Ardından da ''Hadi bakalım.'' dediği zaman toprak yol boyunca koşmaya başladık.
Ağaçların arasından geçe geçe 45 dakika koştuktan sonra, 5 dakika mola verdik ve su içip terimizi sildik. Sonra baştan koşmaya başladık ama hızımızı ilk seferden daha yüksek tuttuk. Yaklaşık yarım saat sonra denizin kenarında olan ama sahil yerine hâlâ ağaçlık bir yere ulaştık. ''Buradaki su deniz mi?''
''Göl.''
Gölmüş. Çantaları çıkarttık ve ikimiz de hızlıca soluklandık. Boks için ısınma hareketleri yapmaya başladığımız zaman saat 11'e geliyordu. Ceketimi çıkartıp, çantamın üstüne bıraktım ardından siyah bandajlarımı çıkartıp önce sağ elime sonra da sol elime sardım. ''Senin bandajın kısa mı?'' dediği zaman önce kendi bandajıma baktım ardından da onun bandajına ''Yoo 4 metre.'' dediğim zaman önce kaşını kaldırdı sonra da omuz silkti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEVAHİR
Teen FictionBazen hayattaki yerinizi sorgularsınız. Kim olduğunuzu ya da kim olmak istediğinizi. Ne kadar hayatınızı kendi başınıza yönetmek isteseniz bile ne seveceğiniz adamı, ne de geçmişinizini seçebileceksiniz. Ben Aliva Gürsoy; Dünya Boks Şampiyonu olabi...