49.BÖLÜM

805 56 160
                                    

''Baban?''

''Babam, Aliva. Ölen adam yani.'' dedi fotoğrafa bakmaya devam ederken.

''Neden öldü baban?'' kaşlarım havaya kalkmıştı, gözlerim de birkaç kat büyümüş olabilirdi.

''Nereden bileyim amına koyayım. Annemle konuşmam lazım.''

''Konuş. Kayra lütfen konuş.'' dedim. Son derece yüksek çıkan sesim ile. ''Bekle.'' dedi ve telefonunu açıp, birini aradı. Eliyle bana sessiz ol işareti yaptı. Kaşları çatıktı ve kemikli yüzü iyice sertleşmişti.

''Anne.'' karşıyı dinledi. ''Bir şey soracağım sana. Babam nasıl öldü? Ömer Kurt işte anne kim olacak başka? Bağırmıyorum zaten. Anne bana bir cevap verir misin, nutuk okumak yerine. Araba kazası dediğini biliyorum. Ben asıl sebebini soruyorum... Hadi ama anne araba kazasını herkese yedirebilirsin bana değil. İyi ben de kendim öğrenirim.''

Telefonu kapattı ve bana döndü. ''Anladığın üzere bulamadım. Ama öğrenirim uzun sürmez. Senin baban da araba kazasında öldü diye bilindi değil mi? Araba kazası ile ne alıp veremedikleri var acaba?''

Derin bir nefes verdim. Ellerimi birbirine sürtüp, sakinleşmeye çalıştım. Olmadı. Her şey üst üste gelmişti. Her şey bir anda gelişmiş ve beynimi allak bullak etmişti.

Babamın ölümü, doğrusu ölmeyişi.

Yamaç'ın babasının derdi.

Kayra'nın babasının ölümü.

Yamaç.

Afra.

Unutmak, unutmak, unutmak, unutmak.

''Sen iyi misin?''

''Ben iyi değilim Kayra. Yoruldum artık. Gücüm var mı yok mu bilmiyorum ama sürekli savaşmaktan yoruldum. Altını biraz kazınca iyice bataklığa saplanmaktan yoruldum. Ne oluyor, neler oldu anlamamaktan yoruldum. Çok gücüm varmış gibi mi görünüyor anlamıyorum ama yok.''

''Aliva.''

''Yamaç'la konuşmam lazım.'' direkt olarak ayağa kalktım, Kayra da aynısını yapmıştı. ''Gelme. Sonra devam edelim konuşmamıza.'' önce reddedecekti. Daha sonra ifademi gördü ve kabul etti. Yanından çıktığım gibi hızla aşağı kata indim, merdivenle.

Ben bugün çok fena batıracaktım.

Yamaç kapıyı açtığı zaman direkt olarak içeriye girdim. Yamaç'a evine bırakması için verdiğim çantayı arıyordum son hızla. İçinde hastane dosyaları vardı. ''Aliva?''

''Yamaç nerede bu çanta?!'' deli gibi etrafa bakıyor, gözlerim odanın her bir köşesinde dolaşırken çantayı bulmaya çalışıyordum.

''Ne oluyor? İyi misin?'' sesi garipti. Anlayamamıştım içindeki duyguyu.

''Çanta nerede?'' diye bağırdığım zaman koltuğun üzerindeki çantayı alıp bana uzattı. Çantayı açmaya çalışıyordum ama sürekli elim ayağım birbine karışıyordu. O an dank etti. Söz vermiştim... Ben anlaşma yapmıştım. Titrek ve vermesi bir o kadar zor bir nefes verdim. Çanta elimden düştüğü zaman Yamaç yanıma gelip ellerinin arasına aldı yüzümü. ''Ne oldu iyi misin?''

''İ-ilaçlarım için gelmiştim.'' Beni kendine çekip sıkıca sarıldığı zaman dudaklarım titremeye başlamıştı. Şunu unutmuştum ne kadar sert olursam, o kadar kolay kırılırdım. Ve ben paramparça olacaktım.

Gözlerime dolan yaşları geriye ittim fakat işe yaramadı. Dolan gözlerime, hıçkırıklar karıştı. Tükenen neşeme, umuduma; haykırışlar karıştı.

ZEVAHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin