8.BÖLÜM

3.3K 162 54
                                    

Yorum ve oy atmayı unutmayın bebeklerimmmm <3

Okula girdikten sonra herkesin bana baktığını hissediyordum. Aslında hissetmiyordum herkes doğruca bana bakıyordu.

İnsan bir gizli kaçak bakardı.

Hızlı adımlarla sınıfıma doğru giderken; çalan telefonuma baktım Çağrı arıyordu, telefonu açıp yürümeye devam ettim.

Okula yetişip yetişmediğimi merak ettiği için aramıştı.

Ona yetiştiğimi söyledikten sonra onun anlattığı şeyi dinlemeye başladım. Aynı zamanda da dolapların olduğu koridora yönelmiştim. Koridorun sağı ve solu birbirleriyle konuşan kızlar ve erkeklerle doluydu o yüzden de koridorun tam ortasından Çağrı'yla konuşarak geçiyordum. Yanından geçtiğim herkes benden bahsediyormuş gibi hissediyordum.

Bu düşünce kafamı o kadar meşgul ediyordu ki ne Çağrı'nın dediklerini, ne de karşımdan bu tarafa yürüyen üç kişiyi fark etmiştim. 1 metre kala karşımdakileri fark ettiğimde olduğum yerde durup karşımdakilere baktım.

Yamaç ve yanındaki iki arkadaşı karşımda duruyordu. Yoldan çekilmedim onun yüzünden böyle dedikodulara mâruz kalmıştım.

Onun yoldan çekilmesini bekledim çünkü ben çekilmeyecektim, ona bakıyordum. Direkt gözlerine, gri gözlerine, beni üşüten o gözlere.

Uzun ve kalıplı bedenine. Okul formasının bile üzerinde güzel durduğu o vücuduna. Gri gözlerine ve düz saçlarına. Hepsine karşı dimdik duruyordum karşısında.

Aramızdaki bakışma 10-15 saniye sürmüştü. Sonra Yamaç yürüyerek yanımdan geçti ve omzuma çarptı.

Ona dönüp 'İlkokulda mıyız?' diye bağırmak istedim ama bir anda beynimin bütün algısı başka bir yöne doğru kaymıştı.

Yamaç bana çarpmamıştı. Daha doğrusu direkt olarak yaramın üzerine çarpmıştı.

Karnımın acısıyla gözlerim dolarken hızlı adımlarla yanımdan geçen arkadaşlarına baktım. Onlar yanımdan geçerken ben de tuvalete gittim ve boş olunca direkt olarak gömleğimin düğmesini açıp karnıma baktım.

Bir daha asla kafese gitmeyeceğim.

Bir daha asla bu şekilde dövüşmeyeceğim. Asla asla asla.

Derin bir nefes verip gömleğimi düzelttim. Tuvaletten çıkıp dolabımdan kitaplarımı alıp sınıfa yürümeye başladım. Yürürken karnım kasılıyor ve bir anda canımı yakıyordu.

Sınıftan biri çıktı. Yanıma yaklaşmış olan Nur'a baktım. Nur önce bana baktı sonra da yanımdan geçmeye yöneldi kolundan tutup "Sorun ne?" dediğim zaman bana düz bir şekilde baktı.

Boş bakışları yüzümü dolaştı ve "Bilmiyorum." dedi. Sert bir şekilde konuşmuştu.

Histerik bir şekilde gülerek, direkt olarak "Bir insandan öylece nefret edemezsin." dedim. Haklıydım.

Kaşını kaldırdı ve o da güldü, yalandan gülmüştü belliydi bu. "Ben bu okulun ego tutkusundan bıktım ve sen de egoistin tekisin."

''Peki bunu nereden anladın." dediğim zaman afallamıştı ve devam ettim "İnsanlara eğer tanımak için şans vermezsen sadece duyduğun dedikodularla tanırsın onu."

Sınıfa yöneldip kapıyı açtım ve geç kaldığım için özür dileyip sırama yöneldim ders ingilizceydi ve sınıftan asla Türkçe bir ses çıkmıyordu. Bu dersin benim için zaten sorun olan bir tarafı yoktu. Arkama yaslanıp dersi dinlemeye başladım.

ZEVAHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin