46.BÖLÜM

1K 76 423
                                    

''Zaten görülen ve görülmeyen tüm düşler bu karanlığın bir parçası değil mi?'' demişti yazar, Puslu Kıtalar Atlas'ında. Gördüklerim, görmediklerim ve hatta görüpte hatırlamadıklarım. Karanlığın içinde kalmıştım. Daha da doğrusu karanlık beni kendine esir etmiş, bileklerimi prangalamış, konuşmamam için ağzımı bağlamıştı. Göremediğim eller beni karanlığın içine hapsetmişti.

Karanlıktaydım. Ve şimdi, yalnızca şimdi, yanmanın bu karanlığı aydınlatmayacağını fark ediyordum.

Başımda hissettiğim derin sızı ve ile gözlerimi açtım. Kapıyı açar açmaz kendimi yana itip yere bırakmıştım. Ellerim toprağa temas edince başımı toprağa dayadım ve nefes almaya çalıştım. Ellerim titriyordu ve anlık olarak zor nefes alıyordum. Alnımda ve başımın üstünde hafif bir kanama vardı şu an sadece bunu fark edebiliyordum. Ciddi bir yara ve sarsıntı yaşamamıştım. Sadece kontrolünü kaybettiğim arabanın direksiyonuna çarpmıştı başım.

Elime telefonu aldığım zaman hızla konum kısmına girip konum gönderdim Yamaç'a. Yani öyle görmüştüm bulanık bakışlarım ile.

Korku ile değil acı ile başlamıştı bu sefer de çarpıntım. Birkaç kez öksürdüm ve kendimi toparlamaya çalıştım. Ayağa kalkıp arabamın yanına ulaştığım zaman camda bir not vardı.

Aliva Gürsoy, yaptığın her şeyin bir sonucu olacak.

Kapıyı açtım, arabanın hava yastıkları açılmıştı, yan koltuğa kendimi bıraktım.

Sadece...
Sadece üzülüyorum. Kendime. Yalnızca kendime. Hangi baba kızını öldürmeye çalışırdı?

Ne kadar geçti bilmiyorum ama yarı baygın bakışlarıma bir araba ışığı çarpınca kendimi arabadan dışarıya attım. Bana doğru ilerleyen karanlığa doğru yürürken o bana doğru koşuyordu. Aramızda bir metreden az mesafe kaldığı zaman durdum ve başıma çarpan göğsüne doğru bıraktım kendimi. Mentollü şampuan kokuyordu, yeni duş almıştı sanırım. ''Yamaç.'' diye fısıldadım, ona doğru. Bak ben yaşayamıyorum. Ben yeniliyorum Yamaç.

Yamaç'ın belimi sımsıkı tutan elleri biraz gevşedi ve göğsüne bıraktığım başımı kaldırıp ellerinin arasına aldı yüzümü. Yüzümün her zerresini dolaştı bakışları. Her yerine değdi gözleri.

Bir şeyler dedi fakat kafamda dönen uğultulardan hiçbir şey anlayamadım. Bir eli dizlerimden geçtiği zaman kucağındaydım. Başımı baştan göğsüne doğru bıraktım. Arabasının kapısını açtı ve beni yavaşça yan koltuğa bıraktı. Başımı geriye doğru bıraktığım zaman ''Nasıl hissediyorsun?'' dediğini duydum. Sesinde daha önce duymadığım bir tını vardı. Endişeliydi.

''Başım ağrıyor, biraz sarsıntı geçirdim sanırım,''

''Tamam güzelim gideceğiz şimdi zorlama kendini.''

Kendimi tarafına geçtiği zaman kenardan bir şişe su çıkartmış ve birkaç yudum içirmişti bana. Başımı cama doğru bıraktığım zaman uykuya dalacak gibiydim.

''Uyumamaya çalış hastaneye gideceğiz şimdi.''

***

''Aliva uyuyor sessiz ol.'' dedi tanıdık bir ses. Yavaşça gözlerimi açtığım zaman tanıdık bir koku ve daha önce de girdiğim bir oda karşıladı beni. ''Sen de iyice hanımcı oluyorsun amına koyayım.''

''Ulan ben senin beynini sikeyim. Siktir git.''

''Yani Yamaç'cığım biz birbirimize yetiyorduk canım sen neden aramıza birilerini sokuyorsun ki?''

ZEVAHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin