23.BÖLÜM

1.8K 102 107
                                    

Çantama son kontrolleri yaptıktan sonra saçımı üstten bağladım ve gereken her şeyi alıp aşağıya indim. Bugün pazar günüydü ve Cem hocamla yani, yeni antreman sorumlumla ilk kez ders yapacaktık. Genel olarak savunma dersi olacaktı ama yüksek ihtimal arasında da boks çalışacaktık. Sabah her zamanki gibi koşumu yapmış duşumu almış bir şekilde hazırdım. Kahvaltı yapacak zamanım yoktu o yüzden sabah mutfağa uğrayıp benim için paket bir şeyler hazırlamalarını istemiştim.

Mutfağa girip bana uzattıkları kutuyu ve termosu da çantama yerleştirdikten sonra canım kuzenlerimin ne yaptığına bakmak için salona oradan da bahçeye yöneldim. Amacım Kayra'yla ya da Kaan'la uğraşmaktı ama masada oturan yabancı ama bir o kadar tanıdık iki yüzle moralim aniden düşüşe geçti.

Yamaç ve abisi masada oturuyordu ve ne kadar kahvaltıyla ilgilenseler bile ben kapıdan çıkıp bahçeye çıktığım zaman hepsinin gözü bana döndü. Yüzümde oluşan bir iki saniyelik sahte gülümsemeyle masaya oturdum ve çantayımı yanıma bıraktım.

Bana servis açılacakken görevli kadını durdurup sadece kahve istedim. Kuzey ve Yamaç bana ne olduğunu anlamayan bakışlar yollarken, Kayra ve Kaan durumu hiç umursamıyorlardı. "Taksi bekliyorum." diye açıklama geçtiğim zaman Kuzey kafasıyla beni onayladı ve geri kahvaltısına döndü. Yamaç ise ne olduğunu anlamayan gözlerle bana bakmaya devam ediyordu ona kafamını 'Ne oluyor' anlamında sallayıp önüne dönmesini sağladım.

"Senin ehliyeti yok muydu?" diye bir ses yükselirken sesin geldiği tarafa bakıp, bana meraklı gözlerle bakan Yamaç'ın abisine "1 ay yok" diyerek kısaca açıklama yaptım.

Bahçenin kenarında, havuzun yanında bir masada kahvaltı yapıyorlardı. Etrafa göz gezdirirken aklıma gelen geceyle gözlerim direkt olarak Yamaç'a döndü. O ise sadece önündeki kahvaltıyla ilgileniyordu. Keşke o gece olanları daha net hatırlayabilsem...

Taksinin geldiği haberini alınca ayağa kalkıp çantamı aldığım gibi kapıya yöneldim. Taksi şoförüne gideceğim yeri söyledikten sonra kafamı geriye yaslayıp kulaklığı taktım. Taksi durduğu zaman parasını ödeyip hızla aşağıya indim. Yıllarca antreman yapıyor olabilirim ama hâlâ içimde ilk günün heyecanını tutuyordum. Ben hiç sıkılmadım bu spordan ben hiç bıkmadım, hiç yılmadım, kazıya kazıya geldim. Bırakmaya da niyetim hiç yok.

Yüzümde oluşan gülümsemeyle içeriye girdiğim zaman Cem hocam kenarda ayarlama yapıyordu. Çantayı kenara bırakıp yanına yürüdüm. Beni fark ettiği zaman "Hadi hemen üstünü değiştir beş dakikaya başlıyoruz." dediği zaman hızla gösterdiği yöne doğru yürümeye başladım. Soyunma odasına girip üstümü değiştirdim ve saçlarımı topuz yapıp ayakkabılarımı değiştirdim. Telefonumu da kapattığım zaman hazırdım.

Hızla antreman sahasına yürüyüp Cem hocamın yanına ulaştım ve ne yaptığını izlemeye başladım. O bir şeyleri ayarlamaya çalışırken göz ucuyla bana bakıp ardında da yerdeki ipi gösterdi. İpi elime alıp saate baktıktan sonra atlamaya başladığım zaman aynı zamanda da Ahmet hocamın ne yaptığına bakıyordum. Bir de antreman salonunda kimse neden yoktu acaba?

10 dakikanın sonunda ipi kenara bırakıp birkaç saniye soluklanmak için durdum. Etrafa biraz göz gezdirmeye başladım. Büyük bir sahayı andıran salon gibi bir yerdeydik. Içeride rahatlıkla basketbol ve voleybol oynanabilirdi fakat kenarında iki tane ring ve uzun duvarlardan birinin önünde de boydan boya boks torbaları vardı. Orta alanda büyük bir boşluk vardı büyük ihtimal lazım olursa minder koyup antreman ya da maç yapabilmek içindi. Ringlerin karşınızda duran duvarda ise ağırlıklar ve bazı küçük antreman gereçleri vardı. Bir kenarda ise mekik çekmek için aparatlar vardı.

Klasik bir antreman salonu gibiydi duvarları yüksekti ve yarı yarıya beyaz-kırmızı boyalıydı. Duvarların üstünde de pencereler vardı gayet havadar olması da bundan dolayıydı sanırım. İçerisi sıradan ringlere göre fazla ferahtı. Diğerlerinin aksine aldığınız nefes sizi rahatsız etmiyordu. Sırf bu yüzden bile bu ringi sevebilirdim.

ZEVAHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin