Yorum ve oylarınızla destek olmayı unutmayın♡
Gözlerimi fazla o çocuğun üzerinde tutmadım, zaten nereden buldu bilmiyorum ama belasını bulmuştu.
Nur hâlâ çocuğa bakıyordu "Mehmet'i kim patakladıysa iyi pataklamış." dediği zaman çocuğun adının Mehmet olduğunu öğrenmiştim. İstemsizce yine gözlerim ona kayarken o da bana bakıyordu.
Nefretle.
Gözlerimi baştan Atlas'ın üzerine getirip canımın sıkıldığını belirttim. Atlas gözlerini kısarak bana baktığı zaman kafamı ne oldu anlamında salladım.
"Kanka senin gözün ela mı? Yeşil mi?" dediği zaman gülmeme engel olamamıştım. "Atlas belli olmuyor. Bazen ela bazen yeşil yani kanka.'' dediğim zaman kafasıyla onaylayıp ayağa kalktı.
Onunla birlikte ben de ayağa kalkıp çıkışa yöneldim. Telefonum titremeye başladığı zaman telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Efendim Çağrı." dediğim zaman karşıdan Çağrı'nın değil de Oğuzun sesi geldi "Kankaam beni özledin mi? Beni beni Oğuz'unu" dediği zaman gülerek "Oğuz'um seni özlemez miyim?" dedim.
Karşımdan gelen ses ise Oğuz'a ait değildi.
"Efendim Tweety derse gidiyorum hızlı ol."
"Kafes için bir yer ayarladık. Bir de geçen ay dediğimiz mekan işi halloldu. Her şey hazır okul çıkışı direkt buraya gel." dediği zaman her şeyi tek başlarına halletmeleri çok güzeldi.
"Tamamdır Tweety konuşuruz yine öpüyorum, bay bay." deyip telefonu kapattım ve sınıfa girdim.
Sırama ilerlerken içimden de kahve olmamasına küfür ediyordum. Zaten uykum vardı bir de üstüne kahvemi de kaybetmiştim. Sanırım artık okula kendi kahvemi getirmeliydim.
Sırama yürürken sıramın üzerinde duran kahve bardağını görür görmez istemsizce kaşımı çatmıştım. Bardağa yavaşça elimi uzatıp ilk önce elime sıcaklığının dolmasına izin verdim.
Bardağı ağzıma götürdüğün zaman ilk önce aldığım filtre kahve kokusu çok güzeldi. İstemsizce gülümserken kahveyi içmeye başladım. Günümün en güzel ayrıntısı kahve olmuştu.
Okulun yine aynı hızıyla bitmesiyle üstümü bile değiştirmeden Özgür'ün konum attığı mekana sürmeye başladım. Okulun yolundan giderken camları sonuna kadar açıp içeriye orman kokusu girmesini sağladım.
Sabah yağmur yağdığı için etraf toprak kokusuyla doluydu. İçimde çoşkuyla dolan sevinçle toprak kokusu daha da güzel geliyordu burnuma.
Fakat ormandan çıktığımız zaman şehrin egzoz kokusuna maruz kalmak fazlasıyla sinir bozucuydu.
Aklıma gelen fikirle Kuzey'e mesaj attım.
"Kuzey bana dün gece saat 2.30 ve 3.00 arasındaki bahçenin kamera kayıtlarını gönderebilir misin?"
Mesaj iletildiği zaman telefonu kenara bırakıp Çağrı'nın gönderdiği mekanının konumuna sürmeye devam ettim.
Mekana ulaştığım zaman ilk önce
dışına göz gezdirdim. Eski bir depo gibiydi. Ama ne çok büyüktü ne de küçüktü. İçeriye girdiğim zaman dışarıdan fazlasıyla eski olan mekânın bu kadar güzel dizayn edileceğini tahmin etmemiştim.Duvarların biri baştan başa gri boyalıydı ve duvarın üzerinde fotoğraf çerçeveleri de vardı ama çoğunluğu boştu.. Tam karşısındaki duvar ise beyaza boyamış ve önünde bir boks torbası vardı. Tam karşımda ise bir tane köşem koltuk ve bir tane uzun koltuk vardı. Bir de etrafa düzensizce koyulmuş 4 tane dolap vardı. Ve daha da fazlası.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEVAHİR
Teen FictionBazen hayattaki yerinizi sorgularsınız. Kim olduğunuzu ya da kim olmak istediğinizi. Ne kadar hayatınızı kendi başınıza yönetmek isteseniz bile ne seveceğiniz adamı, ne de geçmişinizini seçebileceksiniz. Ben Aliva Gürsoy; Dünya Boks Şampiyonu olabi...