"Siper alın kız! Valla yersiniz kafanıza şimdi!" Ne zaman geldiğini fark etmediğim Batuhan an itibariyle iki tane tepsi ile yanımızda dikiliyordu. "Az önce bunlar olmasa bir tabak türlüyle bütünleşecektim.""Oğlum bu ne lan?" Ben bakışlarımı ondan tarafa çevirirken Beren çoktan bir tepsiyi almış ve nispeten kuytu sayılabilecek bir köşeye çökmüştü. "Isırılmış havuç geçti az önce göz hizamdan! Vallahi bir ikincisine katlanamam!"
O kendi çapında söylenirken bu durum hakkında bize göre biraz daha bilgi sahibi olan Batuhan beni tuttuğu gibi Beren'in yanına çekti. "Çöksene kız şuraya! Havada uçan yarım dilim kek gördüm az önce, yüzüne yemek mi istiyorsun?"
"Gölgelerin gücü adına!" Kimden çıktığını anlamadığımız bağırtının ardından ardı ardına atılan patatesler ile Batuhan'ın tuttuğu tepsinin arkasına sığındım. "Hangi zevzek kendini HeMan sanıyor lan? Bu neyin kafası?"
"Şu an bir yemek savaşının ortasındayız bebişim, gerçekten buna mı takıldın yani?" Batuhan'ın sorusu üzerine gözlerimi devirirken cevap verdim. "Sen ne zamandan beri beni sorgular oldun Batuhan Durmaz?"
Bunu sorarken tek kaşımı kaldırmayı ihmal etmemiştim tabi. "Ay ne haddime hayatım! Sen buyur devam et söylenmene, dükkan senin!""Batuş'um sen bakma bu huysuza. O söylenedursun, sen popoyu kolla!" Yan taraftaki Beren'in araya girmesiyle bir an için ona baktım. "Benim mabadım kıymetlidir yavrum, korumaz mıyım?" Onların bu haline karşılık nefesimi verdim ve sessiz kalmayı tercih ettim.
Yakın arkadaş olduğumuz için arada birbirimizin isimlerini kısaltabiliyor, ya da lakap kullanabiliyorduk. Beren de Batuhan'a bazen öyle sesleniyordu.
Git gide yükselen tansiyon ve seslerle birlikte odağım yeniden içine düştüğümüz saçmalığa dönerken görüş açıma giren şeyle ise gözlerimi far görmüş tavşan gibi açmadan edemedim.
An itibariyle alt dönemdeki bilimci çocuklardan ikisi birkaç sporcu çocuğun tepesine binmiş, saçlarına ketçap sıkıyordu. Biraz arkada ise hangi bölümden olduğunu anlayamadığım birkaç kız birbirlerinin yüzlerine pasta kreması yapıştırıyordu.
Onlara nazaran daha yakınımızdaki kalan bir grup ise sulu yemekler ile derin bir münasebet içine girmişti. Gün sonunda baya bir bitlenme vakası çıkacaktı, orası çok netti.
Kafamızın üzerinden geçen poğaçalar ile dikkatim dağılırken Beren'in çığlığı ile yerimden sıçradım. "Ben bu saçları az önce yaptım ama ya! Bu nasıl bir şanssızlık?"
"Başlarım senin şansının şarap çanağına Beren! Bozulursa bozulsun kızım, millet yemeklerle birinin ırzına geçiyor az ilerde!" Serbest uçuşa geçen tulumba tatlıları ile birlikte şerbetlerden nasibimi almamak adına kafamı tepsinin koruması altına alırken Beren'e söylendim.
Şu an düşünmemiz gereken son şey saçlarımızın düzgün olup olmamasıydı!
"Bu defa Arya'ya katılıyorum. Ömer az önce gözlüklerine yendiği mayonezli yolunu bulmaya çalışıyordu mesela, onun durumunda olmak istemezsin herhalde değil mi kuşum?" Batuhan'dan gelen beklenmedik onaylama ile istemsizce sırıttım. Beren bu defa her zamanki yandaşından destek alamamıştı.
Bizim gruptaki fikir dağılımı genelde şu şekilde olurdu; Beren ortaya bir fikir atar, yüzde doksan ihtimalle Batuhan onu destekler, Ömer kendi çapında takılsa da bir şekilde onlara uyum sağlar, ben de şişman görmüş Canan Karatay gibi onlara bakardım.
"Ay kıyamam be! İlk hedeflerden olmuştur garibim bir de." Beren'in, Ömer'in durumuna karşılık yaptığı yorumla başımı salladım.
Ömer, sadece bilim tarafının değil bütün okulun en inek öğrencilerinden biriydi. Bütün dersleri çok yüksekti ama sosyal ilişkileri maalesef ki tam tersiydi. Bu yüzden bizim dışımızdakileri pek anlaşabildiği söylenemezdi.
"Yavrularım benim, bırakın şimdi Ömer'i de kendi poponuzun güvenliğini kontrol edin. Bulmuştur o kendine bir yer, merak etmeyin." Batuhan'ın araya girmesiyle bir şey söylemek yerine kendimi yeniden tepemizden uçuşan yemeklere karşı korumaya aldım.
Onlar Ömer'le oda arkadaşı olduğu için öğrenirdik durumunun ne olduğunu nasıl olsa. Şu an bu kaosta onu arayıp bulmak pek akıl işi değildi zira.
"Ay o ne be! Kim kaldırmış pasta tepsisini havaya öyle?" Beren'in çığlığı ile neyden bahsettiğini anlamak için onun baktığı yöne döndüğümde gördüğüm manzara ile "Çüş ama!" demeden edemedim.
Tahminen bizim dönemdeki sporculardan dört kişi birleşip pasta tepsisine girmişti. Bu da demek oluyordu ki az sonra birileri bunların hedefi haline gelecekti.
"Spor tarafından bunlar ama tam çıkaramadım kim olduklarını." Benim yorumuma karşın Beren hırsla nefesini verdi. "Umarım benim salak ikizim onlardan biri değildir."
Beren'in çift yumurta ikizi Aksel de bu okuldaydı ama kendisi ilkokuldan beri lisanslı bir yüzücü olduğu ve yüzme dışında ilgilendiği tek şey amatör basketbol olduğu için haliyle spor alanındaydı.
Yani iki kardeş tam anlamıyla zıt kutuplardı. Birinin ana dalı dans, yan dersleri müzik ve resimken diğerinin ilgilendiği tek şey spor ve tabi ki kız tavlama sanatıydı. Ortak tek noktaları aynı renk olan sarı saçları ve renkli gözleriydi.
"Anam vallahi atıyorlar pastaları! Saklayın kız kafaları!" Batuhan'ın uyarısı ile kafasını kuma gömen deve kuşları gibi tepsilerin ardına saklandık.
Saniyeler sonra içeri girdiğimiz andan beri devam eden uğultu bir anda kesildiğinde ise neler olduğunu anlamak için kafamızı kaldırdığımızda gördüğümüz şeyle birlikte ölüm sessizliğine bürünen kalabalığa dahil olmak zorunda kaldık.
Zira az önce havada süzülen büyük pastalardan biri şu an saygıdeğer okul müdürümüzün suratındaydı ve çikolatalı kremanın altından gördüğümüz bakışları bizim için hiç iyi olmayacak dakikaların son sürat yaklaştığını tabiri caizse barım barım bağırmaktaydı. "Aha, yedik ayvayı!"
🐚🐚🐚
Lütfen oy vermeyi unutmayın.. ☺️😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK KAPIYI KIRINCA (KİTAP OLDU)
Short StoryAşk tohumları, bir insanın kalbine nasıl yerleşirdi? Nazikçe kapıyı çalıp içeri girmek için izin mi isterdi? Yoksa kural tanımaksızın kapıları kırıp bir anda hayatının ortasında mı belirirdi? Aşkla arasındaki tek ilişki, onun yeddi ceddine sövmekten...