"Bazen Rüzgar'la olan konuşmalarınıza tanık oluyorum ya, ondan dolayı biraz çekiniyordum aslında." Küçük çaplı itirafı karşısında cümle içinde geçen Rüzgar kişisinden dolayı iğrensem mi yoksa onun yorumuna karşın gülsem mi bilemezken birkaç saniyenin yine sessizlik içinde geçmesine sebep oldum."Prensip olarak kuyruğuma basmayana hırlamıyorum diyebilirim. O yüzden seninle ilgili bir tehlike yok şu an için." Verdiğim cevapla birlikte o minik bir kahkaha atarken ben de istemsizce güldüm. Karşınızda sürekli gülen biri olduğunda gülmeden edemiyordunuz.
"Sürekli birilerinin kuyruğuna bastığı anlara tanıklık edenler seni ters tanıyabiliyor o zaman?" Sorar gözlerle bana bakınca başımı salladım. "Evet, ama hayatıma almadığım insanların benim hakkımda ne düşündüklerini umursamayı uzun süre önce bıraktım. Çünkü ağzı olan konuşuyor ve bunun için yapabileceğimiz hiçbir şey yok."
Ben, cümleleri ard arda sıralarken o başını salladı."Kontrolümüz dışında gelişen şeyleri kafamıza takmamalıyız diyorsun yani?"
"Bir nevi, çünkü gücünün yetmediği noktaları kontrol etmeye çalışıp başaramadığında bir süre sonra kendini kötü ve yetersiz hissediyorsun ve bu da pek sağlıklı bir durum değil."
"Kelimelerle aran gerçekten çok iyi." Derin bir nefes alıp söylediği şeyle tebessüm ettim. "Eğer dansı seçmeseydiniz size yardım edeceğim alan Türkçe ve edebiyattı sonuçta, ilgili olmam kadar normal bir şey yok yani."
"Tabi, doğru söylüyorsun." Nedenini anlayamadığım bir şekilde biraz gerildiğinde bakışlarını kaçırdı ve ensesini kaşıdı. Neden gerilmişti ki şimdi? Kötü bir şey d söylememiştim halbuki.
Acaba dansı seçtikleri için sinir olduğumu falan mı sanmıştı? "Ama dansa olan ilgim daha fazla, yani zor bir şey değil size öğretmek. Onu seçtiniz diye kızmadım. Yani yanlış anlaşıldıysam..." Aklıma gelen düşünceyle kendimi açıklama ihtiyacı duydum. Gerçi cümleyi tamamlayamamıştım ya...
"Tamam tamam, sakin ol. Öyle anlamadım." Artık yüzüm nasıl bir şekil aldıysa çocukcağız bıyık altından gülmeye başlamıştı.
"Şey... Artık kalksak mı? Otobüs saatine de az kaldı." Az önceki saçmalamamın üzerine eklenen utanma hissi ve saatin ne kadar ilerlemiş olduğunu fark etmemle sessizlik içinde geçen birkaç dakikanın ardından konuştum.
Eni konu dört saati geçmişti buraya geleli! Dakikalar amma çabuk akıp gitmişti.
"Tabi, olur." Ondan olumlu cevap gelince kalkıp hesabı hallettik ve Konak'a dönmek için sahile dönüp yürümeye başladık.
Bir süre öyle ilerlemeye devam ederken çimlerin bir kısmının ıslak olduğunu fark ettiğimde çamura bulaşmamak için bisiklet yoluna çıktım ve o bölgeyi atlamaya çalıştım.
Üzerime çamur falan sıçrarsa ve tişörte bir şey olursa Beren'in çenesinden kurtulamazdım. "Arya dikkat et, her an bisikletli gelebilir."
"Merak etme." Ona cevap verirken ezilmemek adına yolun tam kenarından yürümeye devam ettim. Daha önce Batuhan ve Beren'le buradaki sahil kenarında, daha doğrusu denizin dibindeki beton çizgilerde bile yürümüştük. Bir şey olmazdı yani.
Ben rahat rahat yürümeye devam ederken saniyeler sonra tam çamurlu alanı atlayacağım sırada arkamdan gelen zil sesiyle neler olduğunu anlayamazken o tarafa bakmak için döndüğüm anda dengem bozuldu ve sendelemeye başlarken o sesin bir bisikletliye ait olduğunu anlamla birlikte Kaan tarafından yakalanıp havaya kaldırılmam bir oldu.
🐚🐚🐚
Lütfen oy vermeden geçmeyin olur mu? 🙃😇
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK KAPIYI KIRINCA (KİTAP OLDU)
Kort verhaalAşk tohumları, bir insanın kalbine nasıl yerleşirdi? Nazikçe kapıyı çalıp içeri girmek için izin mi isterdi? Yoksa kural tanımaksızın kapıları kırıp bir anda hayatının ortasında mı belirirdi? Aşkla arasındaki tek ilişki, onun yeddi ceddine sövmekten...