27. Bölüm

443 47 0
                                    


    Pist olarak kullandığımız alanı işaret ettim. "Hanımlar önden." Reverans yaparken gözlerini kısarak bana bakmayı sürdürmesiyle ise kendimi gülümsemek zorundaymış gibi hissettim.
Çocuk benden kibardı yani, onun yanında kendimi biraz odun gibi hissetmem normaldi.

   Yerimize geçtiğimizde arkadan açılmış olan müzik eşliğinde duruşumuzu aldık ve temel adım tekrarı yaptırmaya başladım.

   Henüz hangi şarkı eşliğinde gösteri yapılacağı belirlenmemişti. Sanırım önümüzdeki hafta kesinleşecekti. Biz de o zamana kadar temel adımlar ve tutuşlarla ilgili alıştırma yaptırıyor, biraz da olsa adapte olmalarını uyuyorduk.

   Gerçi salsada önemli olan partnerler arası uyum ve enerjiydi. Kıvrak ve hareketli bir dans olduğu için bazı noktalarda valsten ayrılıyordu.

   Valste tutuş ve duruş daha netken salsada hareketlerden dolayı daima değişiyordu. Ya da valste önemli olan bakışların uyumuyken salsada dikkat çeken yüz ifadeleri, gülümsemeler ve enerjinin yüksekliği oluyordu.

  "Gün geçtikçe daha iyi oluyorum ama, değil mi?" Kaan'ın sorusuyla gözlerimi yüzünde gezdirdim. Gülümsemesi asla eksik olmuyordu. Ya da ben hep o anlara denk geliyordum sanırım, bilmiyordum. "İyisin iyi. Ama esas koreografi belli olduğunda göreceğiz marifetlerini."

   "Bence gayet iyi bir uyum yakaladık. Baksana, bazıları daha iki adımda zorlanıyor." Beni, kendi etrafımda döndürdüğü sırada işaret ettiği yere baktım ve gördüğüm manzarayla beraber istemsizce kıkırdadım. Zavallım Beren, çocuğa ileri geri adımı öğretmeye çalışıyordu.

   "Bazılarına göre iyisin, evet. Hakkını yiyemem." Tekrar aynı pozisyona döndüğümüzde gözlerine bakarken güldüm. Beren'in bezgin yüz ifadesi gözümün önünden gitmiyordu.

   Adımları tekrar ederken güldüğüm sırada Kaan'ın arka çaprazında kalan sandalyelerden birinde oturmuş, kollarını bağlamış bir vaziyette bizi izleyen Rüzgar'la bakışlarımız kesiştiğinde ise gülmemi yuttum. Allah'ın devesi, yine buzdolabı gibi bakıyordu!

   Bakışlarımız birbirinden kopamazken ben gözlerimi kıstığımda tek elini kaldırıp belli belirsiz salladı. Tabi ki beni sinir etme derdindeydi! Başka ne olabilirdi ki?

   Gözlerimi ondan çekip yeniden Kaan'a odaklandığımda ise çalışmaya devam ettik. Biraz daha tekrar yaptıktan sonra birkaç yeni adım gösterdim ve yapıp yapamacağını denedim.

  "Pardon." Biraz zaman geçtikten sonra araya giren öksürük sesi ve arından dibimizde biten Rüzgar'la bakışlarım onu bulduğunda ise 'hayırdır' der gibi yüzüne baktım. Ne diye tepemize dikilmişti ki bu şimdi? Derdi neydi yani?

   "İlk ders bitti, artık sıra benim." Söylediği şeyle ise kafamı çevirip duvardaki saate baktım. Doğru söylüyordu. Biz, kendi aramızda konuşarak çalışmayı sürdürürken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştık sanırım, iki ders arasındaki on dakikalık dinlenme bile bitmişti.

   "Ne çabuk geçmiş ya?" Kaan'ın çarpık bir gülümseme ile konuşunca onayladım. "Ben de fark etmedim." Sonrasında ise hâlâ vicdan azabı gibi yanımda dikilmekte olan Rüzgar gerçeğini hatırladım. "Hadi sen git dinlen, iyi çalıştın bugün."

   "Tamamdır hocam, teşekkür ederim bu güzel ders için." Elimi bırakırken söylediği şeyle ben de gülümsedim. "Rica ederim, görüşmek üzere."

    Kaan yanımızdan ayrıldıktan saniyeler sonra karşıma geçen Rüzgar'ın yüz ifadesiyle bende onun gibi bakmaya başladım. Buzdolabı diye boşuna demiyordum buna!

Buz gibi bakıyordu Allah'ın gıcığı!

    "Biz de artık başlayalım mı hocam?" Son kelimeye özellikle baskı yaparak alttan alta laf sokmasıyla gözlerimi devirdim ve uzattığı elini tutarak başlangıç duruşuna geçmesini sağladım. "Başlayalım deve insan, başlayayım."

🐚🐚🐚
Lütfen oy vermeyi unutmayın.. ☺️😇

AŞK KAPIYI KIRINCA (KİTAP OLDU) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin