47. Bölüm

384 41 0
                                    

  
    Beren'in sürüklemesiyle odadan çıkarken bir yandan ona yetişmeye çalışıyor, diğer yandan da yarı ıslak olan saçlarımı toplamak için uğraş veriyordum.

   Rüzgâr'la olan dersimiz kazasız belasız bittikten sonra kendimi koşar adım duşa atmıştım.
Şimdi de açlığı başına vuran arkadaşımın beni yemekhane sürüklemesine izin vermiş, akıntıya kapılmış gidiyordum.

    Zaten bir saat boyunca havuzun içinde Rüzgâr'la minimum temas içinde bulunacağım diye ecel terleri dökmüştüm. Yemin ediyorum yorgunluktan müsait bulduğum ilk yere bayılabilirdim.

   Anlamlandıramadığım bir şekilde içimden kısık bir ses Rüzgâr'da bir şeyler olduğunu söylüyordu.

    Ve nedense onunla yakınken kendimi tuhaf hissediyordum. Olmamalıydı sanki öyle bir şey. Yolumun dışında bir şeyler vardı onda.

  Benim galaksimin dışındandı. Yabancı karasulardandı.

   "Arya biraz daha uyuşuk uyuşuk yürümeye devam edersen yemek niyetine seni yiyeceğim!" Beren'in cırlamasıyla kendime gelirken adımlarımı hızlandırdım. Dediğini yapardı bu deli.

    Yemekhaneye indiğimizde Batuhan ve Ömer ikilisinin gelmiş olduğunu görünce yemekleri alıp yanlarına geçtik.

   "İyi ki geldiniz kızlar ya! Bu portakal kafalı manyak sinir etti beni yine." Batuhan'ın söylenmesiyle bakışlarımı yüzlerinde gezdirdim. "Ne oldu yine be?"

  "Aman bayram tatilinde Buseciğinden uzak kalacak siye depresyona girdi vitessiz giden aşık! Kendi depresyona girerken beni de bunalıma sokmaya niyetli ama sanırım!" Duruma karşın Beren gülmeye başladı. "Bilindik şeyler desene."

  "Aşık olmayan halimden anlamaz canım! Hiç takmıyorum dalga geçmenizi!" Ömer'in verdiği cevapla gözlerimi devirdim.

    "Su içeceğin zaman bozuk damacana pompasına denk gel de mis gibi çorapların telef olsun e mi Ömer! Aşk diye bir şey yok lan! Salak salak şeyler uydurmayın kıçınızdan."

    "Bu da kadrolu aşk karşıtı anasını satayım! Balık kabağa çıkar da bir gün birine tutulursa yemin ediyorum katıla katıla güleceğim karşısında." Beren'in bana laf dokundurmasına karşılık olarak gözlerimi devirmekle yetindim. Bu konuda onunla çeneleşmeyecektim.

    "Ya onu bunu bırakın da senin bu değişik ikizin Aksel insanıyla ekürisi Rüzgâr devesi neden son beş dakikadır bizi süzüyor?" Batuhan'ın araya girmesiyle ikimizin de dikkati ona döndü.

   "Ay ne istiyor bu? Kendi yetmezmiş gibi arkadaşını da mı dadandıracak tepemize! Zaten bayram boyu maruz kalacağım buna. Vallahi katlanamam." Ben neler olduğunu anlayamazken Beren çoktan o tarafa dönmüş, Aksel'e söylenmeye başlamıştı.

    "Arya siz derste bir sıkıntı yaşamadınız di mi o deveyle? Bir derdi yok değil mi?" Yeni gelen soru üzerine ise hızla başımı iki yana salladım. "Yok yok, asgari iletişimle idare ediyoruz."  

   Rüzgâr'la ilgili olan soru işaretlerimi anlatmak istemiyordum nedense. Kendim bile çözemezken kimseye laf anlatmak istemiyordum.

    "Bir şey olursa söyleyin, evelallah buradayız." Batuhan'ın yapmaya çalıştığı sahte maçoluğa karşın kendimi tutamayıp kahkahayı bastım. "Zorlama be Batuş'um. Sen anca kavgada karşındakinin etini mıncırırsın. O da bu kıymetli saçın bozulmadan."

    Laf söylerken bir yandan da saçlarını karıştırdım. En sinir olduğu noktalardan biriydi ve tabi ki onu sinir etmek en büyük zevk aldığım şeylerden biriydi.

    "Sen beni bırak da şu deveye bir bak bence boncuğum. Zira son yüz yirmi saniyedir aralıksız kayıtta, seni izliyor gibi." Batuhan'ın yeni tespitiyle çatılan kaşlarım ve kıstığım bakışlarımla işaret ettiği tarafa döndüğümde bir adet eli çenesinde bir vaziyette bana bakan Rüzgâr ile karşılaşınca ise içimde bir yerlerde tanımlayamadığım bir hareket oldu.

    Canımı sıkan şey ise bunun gözlerimizin çakıştığı âna denk gelmesi olmuştu.

🐚🐚🐚
Oy vermeden geçmeyin lütfen.. 😇😇

AŞK KAPIYI KIRINCA (KİTAP OLDU) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin