"Batuş bir kıpırdamadan dur ya! Ojelerim bozulacak!" Beren'in tiz sesiyle kapalı duran gözlerimi açıp ondan tarafa baktım. An itibariyle iki yurdun ortak kullandığı salonlardan birinde muhteşem dörtlü olarak oturmuş, pinekliyorduk.Daha doğrusu Beren, oje sürüyor; Batuhan onun hemen yanında, televizyonda gündüz kuşağı izlerken bir yandan bezelye ayıklayan teyzeler misali ayağının birini altına almış bit vaziyette oturuyordu.
Ben, yorgunluktan pestilim çıkmış bir halde öylece oturuyordum; Ömer de tabii ki yine telefonunda, kim bilir ne ile uğraşıyordu.
"Kim dedi sana kırmızı oje sür diye! Koltukları boyarsan Nimet Abla canımıza okur valla!" Batuhan'ın haklı yorumuyla birlikte kıkırdadım.
Nimet Abla, kızlar yurdunun tatlı sert görevlisiydi. Yeri geldiğinde asabi bir bekçi, yeri geldiğinde anaç bir teyze oluyordu bize. Severken sövebiliyordu yani. Öyle de değişik biriydi ama yurdumuzun da en güzel rengiydi.
"Aseton diye bir şey var sivri zekalım! Bir şey olmaz!" Beren ise kıstığı gözleriyle ona baktı. "Sen benim ojelerime laf edeceğine şu kuş yuvasından bozma saçlarına bak! Tazmanya Canavarı üzerinden geçmiş gibi!"
"Ne yapayım kızım? Bu turuncu arkadaşın Buse'ciği anamı ağlattı spor yaparken! Bulduğum yere bayılmadığıma şükrediyorum ben!" Batuhan'ın yorumuyla beraber gözler tabi ki Ömer'i buldu. "Ne oldu be derste! Alt tarafı kondisyon çalışmadınız mı siz?"
"Bu kalas Buse'ciğim kadar esnek olmadığı için o kaba etine zor geldi hareketler! Yoksa gayet iyiydi bence ders." Ömer ise yine her zamanki gibi Buse'sini savunmaya devam etti. "Kızcağız güzel güzel gösterdi hareketleri, gözüm gönlüm açıldı benim de."
Sona doğru yüzüne hakim olan yayvan sırıtış, ders sırasında neler olduğunu az çok anlamıza sebep oldu.
Kesin bu boyalı sarışın amigoluk hareketlerinden falan yaptırmaya kalkmıştı! Yoksa Batuhan sporla hiç alakası olmayan biri değildi, bu kadar yorulmazdı.
"Ooo, gençler! İyi akşamlar, iyi sohbetler!" Muhabbetimizin orta yerinde araya giren yersiz sesle dördümüzün de dikkati dağılırken gözlerimiz aynı yeri buldu. Sesin sahibi Beren'in sevgili ikizi Aksel'di.
Aynı renkteki saçları, neredeyse birebir olan göz ve yüz yapılarına karşın Aksel'in çenesi biraz daha sivri, gözleri ise Beren'e göre biraz daha koyu bir renkti.
Dıştan bakıldığında benziyorlardı, ikizlerdi sonuçta ama huy olarak zerre kadar alakalı yoktu. Birinin ak dediği öteki için karaydı. Taban tabana zıtlardı.
Ama benim için asıl mesele Aksel'in gelmiş olması değildi. Yanında, promosyon olarak Rüzgar devesini de getirmesiydi.
Bu ikisi oda arkadaşı olduğu için boş zamanlarında da yapışık bir halde dolaşıyorlardı anlaşılan. Yemekte de sürekli beraber görüyordum çünkü, habire yan yanalardı.
"Yüzünü gören cennetlik canım kardeşim! Bu ziyaretinizi neye borçluyuz acaba?" Az önce lafa orta yerinden Dalan Aksel'e cevap veren ise tabi ki Beren olmuştu.
"İkizimi özlemiş olamaz mıyım yahu? Ne bu kabalık?" Olağanca umursamazlığı ile Beren'in oturduğu kısmın kolçağına oturan Aksel ise bunu sorarken bizim sarışının saçlarını karıştırdı. "Olamazsın canım benim! Sen o mabadını kaldırıp, kızları kesmek yerine benim yanıma geliyorsan kesin bir şey vardır!"
"Ben de seni seviyorum canım benim!" Beren'in söylenmesine karşın ona havadan öpücük atan Aksel'in yüz ifadesi gülmek istememe sebep olurken kendimi tuttum. Şu an gülersem Beren odada burnumdan getirirdi çünkü, biliyordum.
Gülmemek için yanaklarımın içini ısırırken kafamı ters tarafa çevirdiğimde ise bana bakan bir deve ile karşılaşmam bir oldu. Rüzgar diye tabir ettiğimiz dengesiz insan, Ömer'in yan tarafındaki boş koltuğa oturmuş; yüzündeki o sırıtmışla beraber beni süzüyordu!
"Tren mi geçiyor yine? Hayırdır?" Tek elimi havaya kaldırıp göz hizasında salladığımda gözlerimiz buluştu. "Ne daldın gittin yine be?"
"Yüzme yormuş galiba. Su mu çarptı?" Rüzgar ise benim asabi girişime karşın çarpık bir sırıtışla bana bakmaya devam ediyordu. "Her an uyuyacak gibi duruyorsun."
"Sen de maşallah saatler sonra bile aynı çene performansıyla devam ediyorsun!" Gözlerimi belerterek cevap verdikten sonra yeniden önüme döndüm. Dersler yetmezmiş gibi artık akşamları da mı karşılaşacaktık bununla? Vallahi sabrım deneniyordu!
Aksel ve Beren kendi aralarında atışmaya, Batuhan ve Ömer ise ne ara başladıklarını fark etmediğim bir oyuna dalmışken ayaklandım. "Ben odaya gidiyorum, iyi geceler."
🐚🐚🐚
Sizce nasıl gidiyor?
Yorumlarınızı merak ediyorum.. ☺️🙈😇
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK KAPIYI KIRINCA (KİTAP OLDU)
Short StoryAşk tohumları, bir insanın kalbine nasıl yerleşirdi? Nazikçe kapıyı çalıp içeri girmek için izin mi isterdi? Yoksa kural tanımaksızın kapıları kırıp bir anda hayatının ortasında mı belirirdi? Aşkla arasındaki tek ilişki, onun yeddi ceddine sövmekten...