Ne kadar süre orada kalmıştım, bilmiyordum. Farkında olduğum tek şey yurt kapısının önünde öylece dikildiğim ve gözlerimi az ilerideki ikiliden alamadığımdı. Neden baktığımı bile anlamıyordum ama kendimi alamıyordum.Ters tarafta bir hareketlenme olduğunda birilerinin gelme ihtimalinden çekinip hızla başımı iki yana salladım ve koşar adım binaya girip odamızın olduğu koridora ulaştım.
İçeri girdiğimde yatağına oturmuş, meditasyon yapan Beren'le karşılaştığımda ise ses çıkartmamaya özen göstererek kendi tarafıma geçip uzandım.
"Geçti mi heyheylerin, aldın mı havanı?" Dakikalar sonra işini bitirmiş olacak ki gözlerini açtı ve konuştu. "Evet, aldım havamı. Şimdi de yatacağım."
Cevabıma karşın tek kaşını kaldırıp beni süzdü. "Yok, sende bir haller var ama hadi hayırlısı." Sonrasında ise kalkıp yanıma geldi ve ateşimi kontrol eder gibi elini alnıma koydu. "Hasta mı oluyorsun acaba? Çeşme'nin havası mı çarptı seni yoksa?"
"İyiyim Beren, sadece yorgunum. Uyuyunca kendime gelirim, bir şey yok." İnanması için kendimi gülmeye zorladım.
Önce haftalardır internetten yazıştığım ama kim olduğunu bilmediğim bir çocukla kapalı tiyatro salonunda buluştum, sonra da yurda girerken aslında aylardır uyuz olduğum çocuğu başka bir kızla yakın görünce bir garip oldum diyecek halim yoktu.
Mecbur yine bahanelerin altına sığınacaktım. Elimden gelen bir şey yoktu.
"Öyle olsun bakalım. İyi uykular sana." Savunmama karşın üzerime gelmek yerine ayaklanıp kendi tarafına döndü. "Yarın Batuş'la sabah yürüyüşüne çıkacağız, gelmek istersen seni de uyandırayım?" Sorar gözlerle bana baktığında başımı iki yana salladım. "Ben uyurum ya, derste görüşürüz sabah. Beklemeyin siz beni."
"Bana bak Arya Barlas, senin bu halin hiç normal değil. Şu an sorgulamıyorum ama bu işin peşini bırakmam, haberin olsun." Bir eli belindeyken diğer elinin işaret parmağını bana doğru tuttu. "Burnuma pis kokular geliyor ve ben temizliği çok severim, biliyorsun." Sonrasında ise bir şey dememe fırsat bırakmadan saçını savurarak arkasını döndü ve yatağına geçti.
Ben de bir süre oluşan sessizliğin içinde zihnimin gereksiz gürültüleri eşliğinde öylece uzandım. Üzerimi değiştirmeye bile mecalim yokmuş gibi geliyordu. Böyle uyusam ne olurdu?
§§§
Kemirdiğim tosttan arta kalan kağıdı buruşturup çöpe atarken biraz daha geç kalırsam Beren ve Batuhan ikilisinden yiyeceğim azarı tahmin ederek adımlarımı hızlandırdım.
Sabah onlar yürüyüşe çıkmış, bense derse son dakika yetişmiştim. Şimdi de canım pek bir şey yemek istemediği ve bazı insanlarla denk gelmek işime gelmediği için öğle yemeği olarak tost yiyeceğimi söyleyerek kaçtığım kantinden onların yanına dönüyordum.
Zira Beren iki dakika önce yemekhaneden çıktıklarına ve geldiğinde beni sınıfta bulmazsa sorgu odasına alacağına dair mesaj atmıştı.
Ömer biraz hasta olduğu için bugün sadece Buse'ciğimi göreceği derse gelecekti, günün diğer kısımlarında odada ıhlamurla yakın temas içerisindeydi.
Biraz da o yüzden baş başa kalan Batuş ve Beren ikilisinin bütün elektriği benim üzerimdeydi. Ömer yanlarında olsaydı onunla kafaları dağılırdı ama şansıma, bugün bütün dikkatleri bende toplanmıştı.
Zaten kafam karmakarışıktı, bir de onlar eklenince komple aşure kıvamına gelmişti. Bir de üzerine matematik dersi eklenecekti. Bugünü delirmeden atlatırsam iyiydi.
"Batuş var ya, ya Ömer'in nezle mızmızlığından ya da bu kızın ani gelen depresyonundan bayılacağım en sonunda!" Atölyeye girer girmez Beren'in çemkirmesi kulaklarıma dolduğunda nefesimi verdim. Demiştim ya, bütün dikkati ve elektriği benim üzerimdeydi.
"Matematik dersinin cenabetliği çökmüştür üzerine benim mavi boncuğumun yahu! O depresyona girmez, karşısındakini sokar. Olmaz ona bir şey." Batuhan ise benim dizime gelip kollarını bedenime doladı.
"Sağol be Batuş'um, bari sen sustur şu civciv kılıklıyı. Başımın etini yiyor sürekli." Abisine naz yapan küçük çocuklar misali alt dudağımı sarkıttım.
"Ay hallerine bak şunun! Kızım var ya senin bir derdin yoksa ben de neyim! O kafanın içinde yine kırk tilki birbirine girmiş, belli!" Benim bu halime karşın Beren tabi ki tepkisiz kalmamıştı.
"Yalnız o değil de ben dersten önce Kaan'la bir kahve içeceğim. Bana örnek testler çıkartmış, onları verecek. Birazdan kaçmam lazım yani." Araya giren kısa sessizliği canım arkadaşlarımın dikkatini dağıtma hedefiyle bu şekilde dağıtmaya karar verdim."Hoppala bayram! O nereden çıktı kız?" İlk tepki Batuhan'dan gelmişti. "Bu oğlan yazıyor mu bizim kıza? Hayır, öyle bir şey varsa fark etmez de bu! Azıcık kör, malum." Devamında ise bana değil, Beren'de dönerek konuşmuştu.
"Bilmiyorum ki! Suskunluk yemini etti herhalde kendi kendine, pek bir şey anlattığı yok hanımefendinin." Beren beklediğim tepkiyi vermişti. "Müsait bir zamanımda kendisini çapraz sorguya alacağım, anca öyle çözülecek."
"Yalnız ben hâlâ buradayım, farkında mısınız?" Bakışlarım ikisinin üzerinde gezinirken konuştum. "Ayrıca saçma saçma konuşmayın. Kaan benim arkadaşım. Sadece arkadaş!" Son cümlemi bilerek hecelemiştim.
"Arkadaş ayağının ne ayağı olduğunu biliyoruz da, neyse!" Açıklamama karşın Batuhan kollarını benden çekerken kırıta kırıta Beren'in yanına döndü. "Hadi git de beklemesin arkadaşın. Merak da ediyordur o seni."
Onlar kendi çaplarında takılmaya devam ederken daha fazla dayanamayıp atölyeden çıktım ve kafeteryaya doğru ilerlemeye başladım. Daha matematik dersinde Rüzgâr'la karşılaşacaktım. Sabır kotam bana lazımdı.
🐚🐚🐚
Bekletmemin diyeti olarak öncekine göre çok daha uzun bir bölümle geldim🥲🤍
Oy vermeden geçmezseniz çok sevinirimm 🙃😇
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK KAPIYI KIRINCA (KİTAP OLDU)
Short StoryAşk tohumları, bir insanın kalbine nasıl yerleşirdi? Nazikçe kapıyı çalıp içeri girmek için izin mi isterdi? Yoksa kural tanımaksızın kapıları kırıp bir anda hayatının ortasında mı belirirdi? Aşkla arasındaki tek ilişki, onun yeddi ceddine sövmekten...