Bu hareketinin ardından sıfırdan muhabbete başlayınca sanırım iki saate yakın bir süre konuştuk.Cidden en baştan tanışmış gibi olmuştuk. Çünkü okulda maruz kaldığım o uyuz tipin aksine bu iki saat boyunca karşımda oturan kişi çok daha sakin ve konuşulabilir biriydi. Şaşırtmıştı beni.
Sanki çok yakın bir arkadaşıyla konuşuyormuş gibi bir havaya bürünmüş, kendisini anlatmıştı. Bana sorduğu soruların cevaplarını ise gerçekten büyük bir merak ve odakla dinlemişti. Bir haller olmuştu yani, kesindi.
"Marinanın orada seni kızdırmayı istememiştim aslında. Dengeni toplayamadığını görünce yardımcı olmak istemiştim." Konu en sonunda bu gece olanlara gelince ilk konuşan o oldu.
"Kendini açıklaması gereken kişi sen değilsin, benim." Dakikalardır gördüğüm sakinlik bana da bulaşmıştı sanırım, ilk defa bu kadar normal bir konuşma geçiyordu aramızda.
"Ben orada aslında sana değil, Aksel'e kızdım." Seslice nefesimi verdim ve devam ettim. "Daha doğrusu yaptığı saçma imalara sinirlendim. Onun ağzına laf vermiş olduğun için de sana parladım biraz."
"Hepimizi sıra dayağından geçirdin desek daha doğru olur sanki. Baya asabiydin çünkü, azımsayamazsın o halini." Gülerken verdiği cevapla nedense rahatlama hissettim. Ona boş yere çıkışmış olmak, içimde bir yeri rahatsız etmişti.
"Azını çoğunu boşver işte, oldu bitti zaten." Geçiştirmek ister gibi elimi salladım. "Ayrıca ciddiyim, aslında sinirim sana değildi. Yok yere azar yemiş gibi oldun, kusura bakma."
"Alıştım artık ya, sorun yok." Yine çarpıkça güldü. "Artık sen bana çıkışmayınca bir garip geliyor. Öyle bir noktadayım." Sonrasında ise bakışlarını gözlerime çıkardı ve gülümsemesi genişledi.
"Yoksunluk geliyorsa ben seni hobi olarak da kalaylarım merak etme." Gülmek de bulaşıcıydı sanırım, ben de sırıtmaya başlamıştım.
"Aman aman sağol. Ben yeni şeylere kolay adapte olurum, sakin haline de alışırım." Cevap verdikten sonra gözü kolundaki saatine takıldı.
"Yalnız saat baya geç olmuş. Ben biraz daha oyalanırsam Aksel'in saçma yorumlarına maruz kalabiliriz yine. En iyisi gideyim." Açıklama yaparken ayağa kalkınca ben de peşi sıra ayağa kalktım. "Evet, sonra da ben onu boğarım falan. Hiç gerek yok."
Yorumumla beraber gülerken yutkundu ve gözlerini yüzümde gezdirdi. "Şey..." Sesi git gide kısılırken bir elini ensesine attı. "Sana sarılabilir miyim? Yani yanlış anlamazsan."
Bunu o kadar tedirgin bir şekilde sormuştu ki dışarıdan gören biri beni cadı falan sanabilirdi.
"Aşılarım tam, ısırmam seni merak etme." Verdiğim cevapla biraz rahatlamıştı. "Bu, 'evet' demek oluyor sanırım?" Sorar bakışlarını üzerimde gezdirirken başımı onaylar gibi salladım.
"Huysuz ve değişik bir tip olabilirim ama asgari derecede bile olsa muhabbetim olan, arkadaşım sayılabilecek birine soğuk yapacak kadar da yabani değilim." Sonrasında kollarımı açtım ve devam ettim. "Yalnız benim boyum yetmez, sen eğileceksin bir zahmet paşam."
Tepkimle beraber genişçe gülerken aramızdaki az olan mesafeyi de kapattı ve kollarını bedenime doladı. Bense ilkin ne yapacağımı bilemez bir halde kalsam da odum gibi durmayıp kollarımı ona sardım.Aramızdaki boy farkı sebebiyle biraz saçma bir haldeydik ama yapacak bir şey yoktu.
Bir kolunu omzumun üzerinden sardığını hissederken kafam, göğüs hizasında kaldığı için kalp ritmini duymaya başlamıştım.
Biraz hızlı mı atıyordu, bana mı öyle geliyordu? O kadar mı korkutmuştum çocuğu yahu?
Kulaklarıma dolan kalp atışları içimde uğuldamaya başlarken bir an neler olduğunu şaşırdım. Sanki onun kalbi değil de benimki öyle atıyordu.
İç organlarım büzüşüyordu sanki. Bir tuhaflaşmıştım. Bir şeyler oluyordu ama tanımlayamıyordum.
🐚🐚🐚
Oy vermeden geçmeyin lütfen olur mu? 😇🙃
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK KAPIYI KIRINCA (KİTAP OLDU)
Cerita PendekAşk tohumları, bir insanın kalbine nasıl yerleşirdi? Nazikçe kapıyı çalıp içeri girmek için izin mi isterdi? Yoksa kural tanımaksızın kapıları kırıp bir anda hayatının ortasında mı belirirdi? Aşkla arasındaki tek ilişki, onun yeddi ceddine sövmekten...