Aynı cümleleri üçüncüye okuduktan sonra çatılmış kaşlarımla birlikte ekranı aşağı kaydırıp bu yorumu yapan kullancının adına baktım.
Yeşil İstiridye.Karşıma çıkan isimle ise içimde, çok derinlerde bir yerde olan bir ses kullanıcı adlarımızın birbirini çağrıştırdığını fark ettim.
Benim bu siteye kayıt olurken seçtiğim isim Kayıp İnci'ydi. İnci; Arya'nın, yani kullandığım adımın dışında, kimliğimde yazsa da kimsenin kullanmasına izin vermediğim diğer ismim olmasının yanı sıra hiç görmediğim annemden bana yadigar olan tek şeydi.
İnci, aslında benim değil annemin ismiydi.
O ise İnci'nin saklandığı istiridyeden ilham almış olacak ki böyle bir isim seçmişti.
Kafamda dönüp duran sorular birbirine dolanırken derin bir nefes aldım. Acaba kullanıcı adım dikkatini çektiği için mi yazımın altına yorum yazmıştı, yoksa tamamen benim yorumuma karşı olduğu için miydi?
"Ay niye doksan derece çattın yine o kaşlarını? Ne gördün kız?" Beren'in sesiyle birlikte düşüncelerimden sıyrılırken dalgın bakışlarımı ona çevirdim. "Bir şey yok ya, bir yazı okuyordum. Ona takıldım."
Sitede yazdığım yazılara cevap gelmesi olağan dışı bir şey olmadığı için şu an bunu dile getirmeye gerek duymamıştım. Zaten söylesem bile Beren'in bunu önemseyeceğini hiç sanmıyordum. O yüzden konuyu geçiştirmenin daha hayırlı olacağına emindim.
"Sen de bir tuhafsın Arya! Millet kafayı yiyor bu ceza yüzünden, sen oturmuş yazı okuyorsun!" Ellerini beline yerleştirmiş bir şekilde söylenmesine karşın ise gözlerimi devirdim. "Ben de kafamı böyle dağıtıyorum Beren, ne yapayım? Senin gibi volta mı atayım hap kadar odada?"
"Aman tamam! Demedik bir şey. Git oku ne okuyorsan. Ben yastığıma sarılıp depresyonuma devam edeceğim." Saçlarını savurarak verdiği cevabın ardından kendini yatağına bırakıp bana arkasını dönmesiyle ise istemsizce kıkırdadım.
Bana tuhaf diyordu ama onun da benden aşağı kalır bir yanı yoktu yani.
Hanımefendiden başka bir tepki almayacağıma emin olduktan sonra yeniden ekranda açık olan yazıya döndüm. Bunu cevapsız bırakamazdım, mutlaka bir şey yazmalıydım.
Nefesimi verip oturuşumu düzlettim ve odağımı topladıktan sonra parmaklarımı klavyenin üzerinde gezdirmeye başladım."Aşk, bir duygu olmasının yanı sıra dünya üzerinde yorumu kişiden kişiye göre değişebilecek olan en büyük şeylerden biridir. Bu yüzden benim düşüncemle seninkinin uyuşmaması kadar doğal bir şey göremiyorum.
Ayrıca öfkeli bir yaklaşım değildi yazdıklarım. Tamamen mizacım ve kelimeleri kullanış şeklimle alakalıydı. Bu yüzden kusura bakma ama tespitin yersiz ve yanlıştı.
Son olarak ise benim kişilik analizimi tek bir yazımı okuyarak yapacak yetkinliği kendinde nasıl buldun, merak ettim doğrusu. Zira bir insanı tanımak, kişiliğini yorumlamak birkaç kelime ile çözülemeyecek kadar zor bir durum."Yorumun altına cevabı yolladıktan sonra sinirlenmemek için kendimi zorladım ve bilgisayarı kapatıp masama bıraktım.
Hangi egoist, anonim kullanıcılar üzerinden yorum yapılan bir platformda kişilik analizi yapmak gibi bir saçmalığa girişmişti, merak ediyordum!
İlk defa böyle bir şeyle karşılaşmıştım ve kolay sinirlenebilen bir yapıya sahip olduğum için kafamda dönene onca şeyin arasından kelimeleri seçerek yazmak benim için epey bir zor olmuştu.
Zaten yeterince gergin bir gün geçirmiştik. Bu Yeşil İstiridye de her kimse sağolsun, günümün üzerine tuz biber ekmişti!
Yarın sabah açıklanacak gruplarla birlikte de cinnet seansı tadında geçecek olan hafta sonumuzun ardından akıllara zarar bir haftaya başlayacaktık, orası kesindi!
🐚🐚🐚
Lütfen oy vermeyi unutmayın.. ☺️😇
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK KAPIYI KIRINCA (KİTAP OLDU)
KurzgeschichtenAşk tohumları, bir insanın kalbine nasıl yerleşirdi? Nazikçe kapıyı çalıp içeri girmek için izin mi isterdi? Yoksa kural tanımaksızın kapıları kırıp bir anda hayatının ortasında mı belirirdi? Aşkla arasındaki tek ilişki, onun yeddi ceddine sövmekten...