"Kız boncuk gözlüm! Sen niye bu kadar suskunsun?" Batuhan'ın sesi ve Beren'in dürtüklemesi ile düşüncelerimden sıyrılırken onlara döndüm."Yok bir şeyim oğlum be! Yorgunum." Ben cevap verdikten sonra Beren araya girdi. "Dünkü dans dersinden beri böyle kendisi, öğretmenlik pek yaramadı."
"Doğru ya! Biz Türkçe çalışırken siz kalaslara vals öğretmekle meşguldünüz. Ulan azıcık zamanım olsa gelip çekirdek çitleyerek izlerdim valla!" Batuhan'ın kahkaha atmasıyla kıstığım gözlerimi yüzüne diktim. "Kolaysa sen gel öğret Batuş! Biz Buse'yle Ömer'in arasını yaparız!"
"Katlanabileceğinizi sanmıyorum be güzelim! Ömer sürekli kıza saçma sapan sorular soruyor. Kaldırmaz sinirin senin." Bu bilgiye karşın Beren yüzünü buruşturdu. "Ay çekilmez o be! Hadi Ömer'in sorularına alışkınız da Buse'ye dayanabileceğimi hiç sanmıyorum."
"Hiç öyle alışkın olduğunuz gibi değil be canımın içi. Adam fiilimsi sorusu çözerken laf arasında kızın hoşlandığı erkek tipini falan sormaya çalışıyor. Kendini aştı bildiğiniz." Verdiği örnekle birlikte hayretler içinde ona bakmaya başladık. "Lütfen dalga geçtiğini söyle!"
"Kim neyle dalga geçiyor?" Biz Batuhan'a baktığımız sırada gelmiş olduğunu tahmin ettiğim Ömer'in sorusuyla üçümüz de ona döndük. "Fiilimsi çözmeye çalışırken Buse'nin ağzından laf mı almaya çalıştın sen?"
"Evet, daha da devam edeceğim. En ufak bir fırsatı kaçıramam." Beren'in şok içinde sorduğu soruya karşın Ömer gayet ciddi bir ifadeyle gözlüğünü düzeltirken cevap vermişti.
"Allah'ım sen bu çocuğa akıl fikir ver diyeceğim ama aklı zaten var ki!" Beren'in gökyüzüne bakarak söylediği şeyle araya girdim. "Yavrum akl var da fikri yok. Gitti koca okulda sahte sarışının birini buldu aşık olacak!"
"Gönlümün sultanına laf etmeyin kız, yengeniz olacak o ileride!" Ömer'in yorumuyla gözlerimi devirirken ayaklandım. "Hay senin gönlüne de! Sultanına da! Sultanının şarap çanağına da!" Sonrasında ise bankta oturmakta olan diğer ikiliye döndüm. "Ben yemeğe gidiyorum, başım tuttu vallahi!"
"Ay bekle, biz de geliyoruz. Az daha durursam Batuş'un saçlarını yiyeceğim!" Beren ayaklanırken Batuhan dehşet içinde bir suratla ona baktı. "Güzelim saçlarımdan ne istiyorsun be vicdansız sarışın?"
"Lan bırakın goygoyu! Yarım saate ders başlayacak, haydi yemeğe!" Dünden kalma yorgunluk hepten başıma vurmaya başladığında üçünü de toparladım ve böylece mahşerin dört atlısı olarak yemekhaneye doğru yol almaya başladık.
Yemekhaneden içeri girip iyice azalmış olan sıraya geçtiğimizde tam önümüzde olan kişiyle ve Ömer'in bunu fark edince yüzünde oluşan ifadeyle ise gülmeden edemedik.
Zira biraz önceki muhabbette adı geçen Buse tam önümüzde, arkadaşlarıyla birlikte yemek alıyordu.
"İti an çomağı hazırla mı desem? Yoksa iyi insan mı desem?" Beren'in kulağıma eğilerek söylediği şeyle birlikte kahkahamı bastırmak için epey bir çaba sarf ettim. "Kişiden kişiye değişecek bir yorum, bilemedim şimdi."
Biz kendi aramızda fısıldaşırken Ömer'in benim önüme geçerek sahte bir öksürükle Buse'nin dikkatini çekmeye çalışmasıyla Batuhan "Aha, şov başlıyor." dedi ve sırıtarak önümüzde duran ikiliyi izlemeye koyuldu.
"Buse'ciğim, nasılsın?" İnce, kemikli yapılı ellerini önünde bağlayan Ömer ise tam odak bir vaziyette Buse'ye bakıyordu.
Kankalarıyla dedikodu yapmaktan kendini alamayan Buse ise araya giren sesle tabi ki arkasını döndü ama bizim oğlana attığı bakış da Batuhan'ın kahkaha atmasına sebep oldu. Kız resmen dizinin en heyecanlı yerinde araya giren kamu spotunu görmüş gibiydi.
"Ne dedin?" Yüzündeki garip ifade ve kaldırdığı tek kaşıyla Ömer'e adeta yersiz çıkan video reklamı muamelesi yapıyordu ama bizim oğlan tabi ki bunu görmüyordu.
"Nasılsın, iyi misin?" Ömer, az önceki tonlamasıyla tekrarladığı sorunun ardından ise tepsisini alıp kızın hemen arkasına ilişti. "İyi." Buse'nin son harfi uzatarak verdiği cevapla birlikte Beren'le aynı anda yüzümüzü buruştururken birbirimize baktık. İşte gerçek arkadaşlık buydu, konuşmadan anlaşabiliyorduk.
Kız hem gevşemiş sakız gibi cevap veriyordu, hem de nezaketen bile olsa 'sen nasılsın' diye sormaya tenezzül etmiyordu!
"Peki sapyoseksüelliğe nasıl bakıyorsun?" Çorbasını aldığı sırada damdan düşer gibi sorduğu soruyla biz üçümüz birden kahkahalarla gülmeye başlarken Buse ve benzer kafa yapısındaki arkadaşları hayalet görmüş gibi bit ifadeyle Ömer'e bakmaya başladı.
"Ay sapık mısın nesin be? Ayıp ayıp şeyler söylüyor insanların içinde bir de! " Buse saniyeler içinde cırtlak sesi ve sorudan aslında hiçbir şey anlamadığını belirten bakışları ile Ömer'e çemkirip sonrasında da arkadaşlarının benzer tepkileri eşliğinde arkasını dönüp saçlarını savura savura gittiğinde ise biz hâlâ tabiri caizse dalağımız düşmüş bir vaziyette gülüyorduk.
"Ay o neydi öyle?" Beren, Batuhan'a tutunarak gülmeye devam ettiği sırada ben arkamızda bekleyen başka biri olmamasının getirdiği rahatlıkla hâlâ Buse'nin arkasından bakakalmış olan Ömer'in omzuna dokundum. "Ben ne dedim ki şimdi? Neden öyle bir tepki verdi?"
Safım benim, yeri geldiğinde beş bilinmeyenli denklem bile çözüyordu ama şu sahte sarışının akıl yaşının anaokulu çocuklarıyla yarışır derecede olduğunu ne yazık ki hâlâ anlayamamıştı.
"Oğlum sen gidip kıza kelime anlamını bile bilmediği bir şeyi sorarsan tabi öyle tepki alırsın! Ne bilsin o sapyoseksüelliği?" Ben cevap veremeden araya giren Beren olmuştu.
Sapyoseksüellik, ilişkilerde fiziksel görünümden ziyade zekâ ve bilgi birikimine olan ilgi demekti. Sapyoseksüel biri karşı tarafta önce zekaya vurulur, duyusal bir ilişkiye girerken ilk baktığı şey zeka olurdu.
"Tabi, kendisine olmayan bir şeyi karşı tarafta araması beklenebilir bir durum değil sonuçta." Yalan söyleyemezdim, şimdiye kadar Buse'de zekaya dair bir kırıntı bile görmemiştim.
"Demeyin öyle yengenize! O gayet akıllı biri bir kere!" Ömer ise yine her şeye rağmen can siperhane aşkını, daha doğrusu aşkı yüzünden kör gözlerle baktığı Buse'yi savunmaya devam ediyordu.
"Kızım bırakın şunu ya, ne derseniz deyin düşmeyecek jetonu." Artık bıkmış olan Batuhan ise bizi itekleyerek önümüze geçti ve yemeğini aldı.
O da haksız sayılmazdı tabi, biz denk geldikçe görüyorduk Ömer ve Buse ikilisini. Ama o hem oda arkadaşı olduğu için Ömer'le yedi yirmi dört beraberdi, hem de yeni sistemdeki grupları birlikte olduğu için haftada altı saatten fazla bir süreyi o ikisi ile baş başa geçirecekti.
Ne diyebilirdim ki, sağlam sabır isteyen bir şeydi.
Batuhan, Ömer'i toparlayıp tepsilerle beraber oturacak bir yer aramaya geçtiğinde biz de yemeklerimizi aldık ve arkalarından ilerlemeye başladık.
Tam boş bir yere oturduğumuz sırada iki masa arkamızda gruplarıyla beraber muhabbet etmekte olan Rüzgar devesi ve canım arkadaşımın ikizi Aksel'i gördüğümüzde ise Beren kendisine el sallayan kardeşine dil çıkartırken ben, bana bakarak sırıtmakta olan Rüzgar'a sinirli bakışlarımı yollamakla yetindim.
Bu çocuk sinirlerimle oynamaktan zevk alıyordu kesin!
🐚🐚🐚
Lütfen oy vermeyi unutmayın.. ☺️😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK KAPIYI KIRINCA (KİTAP OLDU)
Short StoryAşk tohumları, bir insanın kalbine nasıl yerleşirdi? Nazikçe kapıyı çalıp içeri girmek için izin mi isterdi? Yoksa kural tanımaksızın kapıları kırıp bir anda hayatının ortasında mı belirirdi? Aşkla arasındaki tek ilişki, onun yeddi ceddine sövmekten...