Dönüş yolunda arabanın içinde boğucu, ağır bir sessizlik vardı. Gerçekliğe adım adım yaklaşırken omuzlarına çöken ağırlığın yarattığı sessizlikti. İki gün boyunca gerçek hayatlarından soyutlanmış, patron ve asistan ilişkilerinden, uzaklaşmışlardı. Sadece Müge ve Burak olmuşlardı ama işte iki günlük macera şimdi son buluyordu.
Mesai saatine yetişebilmek için daha gün doğmadan yola çıkmışlardı. İkisinin de ağzından tek bir kelime bile dökülmemişti. Uyandıkları anda sanki büyü bozulmuş, gerçek kimliklerine kavuşmuşlardı. Sessizce eşyalarını toplayıp hazırlandıktan sonra aynı sessizlikle evi terk etmişlerdi.
Müge derin bir nefes alıp çığlık atmak istese de nefesini de çığlıklarını da bastırıyordu. Daha şehre ulaşmak için iki saatleri vardı ve bu süre içinde sıkıntıdan patlamazsa iyiydi.
Araba trafikte hızla yol alırken arabanın içindeki sessizliği birden artan bildirim sesleri bozdu. İkisi de önce şaşkınca birbirine baktı. Sonra Burak yolu kontrol edip yavaşlayarak çalan telefonunu aradı. Kaşları çatıldı. Siktir iki gün boyunca telefonunun nerede olduğunu bile unutmuştu.
İki koltuk arasındaki küçük yerde ışığı yanan telefonu gördüğünde elini uzatıp telefonu aldı. Üst üste gelen bildirimleri ve mesajları gördüğünde ağzının içinde homurdandı. "Gittiğimiz yerde telefon çekmiyormuş"
Hemen ardından başka bir telefon sesi daha duyuldu ama bu ses Burak'ın senelerdir hiç duymadığı bir sesti.
Müge sıçrayarak kucağındaki çantadan telefonunu çıkarttığında Burak'ın kaşları şaşkınlıkla kalktı. Müge telefonun tuşlarına basmaya başladığında arabanın içine yayılan tuş sesi sinir bozucuydu.
"Ben de telefonumu çantada unutmuştum. Çantada arabadaydı. Telefonun aklıma bile gelmediğine inanamıyorum" diyen kadının sözlerine içinden al benden de o kadar diyerek katıldı.
Ardından yolu kontrol edip hızını daha da yavaşlatarak kendi telefonuna baktı. Pars'ın attığı mesajı gördüğünde dudakları düz bir çizgi halini almıştı.
"Neredesin siktiğimin adamı? Evine geliyorum ve hasta bir kadın ile bir bakıcıyla karşılaşıyorum. Ne haltlar karıştırdığını bilmiyorum ama döner dönmez beni arasan iyi edersin!"
Müge'nin durumu da farklı değildi. İdil "Neredesin Müge?" diye birkaç tane mesaj atmış. Çilek "Tamam, bizi endişelendirmeye başladın. Senden daha fazla haber alamazsak polisi arayacağız" yazmıştı.
Müge'nin nabzı ağzında atmaya başlarken korkuyla Burak'a bakıp "Arkadaşlarımı aramalıyım. Bana ulaşamayınca endişelenmişler ve polise filan haber vermekten bahsediyorlar" dedi.
Burak kafasını onaylarcasına sallayıp "Tamam, ara" dediğinde Müge sıkıntıyla "Kenara çekebilir misiniz?" diye sordu.
Çenesi siz ifadesiyle gerilen Burak onaylarcasına kafasını hafifçe eğdi ve bir şey söylemeden arabayı kenara çekti. Evden ayrılır ayrılmaz patron ve asistan ilişkisi geri gelmişti.
Müge hemen telefonla birlikte arabadan inerken Çilek'in numarasını bulup arama tuşuna basmıştı. Arkadaşı yurtdışında olduğu için faturanın ne kadar geleceği şu an umurunda değildi. Tek dileği onun durumunu hatırlayıp polisi aramamış olmalarıydı.
Uzun çalışın ardından Çilek uykulu ama öfke dolu bir sesle "Neredesin sen!" diye bağırdı.
Müge telaşla "Polisi aramadığınızı söyle" dediğinde Çilek hiç susmadan konuşmaya başlamıştı. "Lanet olsun tabi ki öyle bir şey yapmadım. Hoş bana kalsa çoktan aramıştım ama İdil ile Tuğba engel oldular. İdil ve Arslan dün uçakla dönerek seni bulacaklarına söz verdikleri için bir şey yapmadım. Ama lanet olsun Müge! Aklımızı kaçırmamıza sebep oldun. Tuğba'nın zaten düşük tehlikesi var iki gündür senden haber alamayınca kız daha da perişan oldu. O pisliğin seni bulduğunu düşündük."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşıklar Serisi (4 Kısa Hikaye)(Tamamlandı)
Roman d'amourAşıklar Tiyatrosu, Aşıklar Çeşmesi, Aşıklar Mahkemesi ve Aşıklar Köprüsü olmak üzere 4 hikayeyi içinde barındıran bir kitaptır. Hayat küçük tesadüflerle başlar. Hiç beklemediğin bir zamanda, hiç beklemediğin bir yerde ;)