Noterden çıktıklarında Burak, "İdil'e mi gideceksin?" diye sordu.
Güneş gözlüklerini takan Çilek kafasını onaylarcasına sallayıp "Timuçin Bey'e pastanenin yanındaki küçük dükkânı soracaktı. Bir haber geldi mi öğreneyim. Tazminatı alsam da almasam da kendi yerimi açmaya karar verdim" dedi.
"Alacaksın. Hem de çok yakında merak etme" diyen Burak ona göz kırptıktan sora "Hangi dükkân bu?" diye sordu. Hangisi olduğunu tahmin ediyordu ama bildiği kadarıyla oranın sahibi bir başkasıydı.
"Pastanenin hemen bitişiğindeki, kuruyemişçi olacakmış ama adam açmaktan vazgeçmiş sanırım" diyen Çilek'in sözleriyle genç adam Pars'ın dükkânından bahsettiğine emin olmuştu.
"Anladım tatlım, orası olursa senin için çok iyi olur. Sürekli kızlarla bir arada olursunuz" dediğinde Çilek "Aynen öyle bu yüzden orayı çok istiyorum" dedi.
Burak "Tamam o zaman gel seni pastaneye bırakayım" dediğinde genç kadın "Teşekkür ederim ama hava çok güzel biraz yürüyeceğim" dedi.
"Sen nasıl istersen sonra görüşürüz" diyen Burak arabasına doğru giderken telefonunu çıkartmıştı. Çilek önünden karşıya geçip sahil yoluna doğru yürürken o arabaya biner binmez Arslan'ı aradı.
"Efendim avukat" diyerek telefonu açan Arslan'a "Çilek, pastanenin yanındaki yeri tutmayı planlıyormuş" dediğinde genç adam "Evet, Pars'ın yeri olduğunu bilmiyor sakın söyleme" diye karşılık verdi.
"Pars'ın haberi var mı?" diye sorduğunda Arslan "Evet, durumu izah ettim, kira da istemiyormuş" diyerek gülümsediğinde Burak "Kira ödemeyeceğini Çilek'e nasıl açıklayacaksın?" dedi.
"İdil onu halledecek sen merak etme" diyen Arslan'a "Umarım halledebilir, Çilek oranın Pars'a ait olduğunu anlarsa hayatta tutmaz" dedikten sonra "Yanına geliyorum, konuşmamız gerekenler var" diyerek telefonu kapatmıştı.
Yan koltukta duran dosyaya kısa bir bakış attıktan sonra "Ne oldu sana Çilek?" diyerek hızını arttırdı.
Çilek bir süre sahilde yürüdükten sonra caddelerin arasına girerek pastaneye doğru gitti. Avm'nin bahçesinden geçerken gözü boş dükkândaydı. Kendini oranın içinde çalışırken hayal etti. Kapının üstünde kendi tabelasının asılı olduğunu düşündü. Tabela! İsim! Bir iş yeri açacaksa ismi ne olacaktı? Lanet olsun bunu hiç düşünmemişti. Önce bir isim bulmalıydı.
Pastaneye girdiğinde Arya ortalarda görünmüyordu. Onun yerine yabancı bir oğlan vardı. "Hoş geldiniz" diyerek onu karşıladığında Çilek "Hoş bulduk, ben Çilek. İdil mutfakta mı?" diye sordu.
"Evet Çilek Hanım, gelebileceğinizi söylemişti" diyen çocuk ona gülümsediğinde Çilek 'te gülümseyip "Adın ne? Sanırım yeni başladın" dedi.
"Arda efendim, evet yeni başladım" diyen çocuğa "Hayırlı olsun Arda" diyerek mutfağa doğru ilerledi.
İçeri girdiğinde İdil fırının önünde durmuş içine bakıyordu. Genç kadının geldiğini görünce gülümseyerek ona bakıp "Hoş geldin kaçak dün gelmedin" dedi.
Çilek'te gülümserken "Evet, evde dinleniyordum" diye ağzında geveledi.
Fırındaki tepsiyi çıkartan İdil "Bende öyle düşündüğüm için aramadım" diyerek ona göz kırpıp hızlı adımlarla tezgâha gitti. Eldivenlerini taktıktan sonra fırından yeni çıkan poğaçaları servis tepsisine almaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşıklar Serisi (4 Kısa Hikaye)(Tamamlandı)
RomanceAşıklar Tiyatrosu, Aşıklar Çeşmesi, Aşıklar Mahkemesi ve Aşıklar Köprüsü olmak üzere 4 hikayeyi içinde barındıran bir kitaptır. Hayat küçük tesadüflerle başlar. Hiç beklemediğin bir zamanda, hiç beklemediğin bir yerde ;)