Paolo yemek yiyecekleri bir restoranı işaret ederken Tuğba telefonda Çilek ile konuşuyordu. "Bir siki unutmanın en iyi yolu başka bir siktir tatlım. Şu Paolo'yu al yatağına bak başka hiçbir şeyin kalmayacak" diyen arkadaşının sözleri kızarıp kekelemesine sebep olurken tek tesellisi Paolo'nun Türkçe bilmiyor olmasıydı. Genç adam Çilek'in söylediklerini biraz olsun anlayacak, hiç olmadı adının duyup soru soracak diye Tuğba korkudan terliyordu.
"O yanımdayken şöyle konuşma diyorum sana!" diye çekiştiğinde Çilek "Kızım adam Türkçe bilmiyor ki!" diye karşılık verdi.
"Evet ama adını söyleyip duruyorsun. Ya duyarsa?" diyen Tuğba ona bakan Paolo'ya gülümseyip önüne döndü. Caddede ağır adımlarla ilerlemeye devam ediyorlardı.
"Ah keşke duysa! Paolo! Paolo! Paolo! Bizim kızı uçur Romeo!"
Tuğba, Paolo duyacak diye telaşla telefonu kulağından çekip pat diye aramayı sonlandırdı. Gülümsemeye çalışarak kafasını kaldırıp Paolo'ya baktı.
Genç adam hafifçe gülümseyip "Arkadaşınla benim hakkımda mı konuşuyordunuz?" dediğinde Tuğba gözlerini irice açıp hızlı bir şekilde "Hayır!" dedi.
Bu cevap genç adamın daha geniş gülümsemesine sebep oldu. "Adımı söylediğini duydum" diye ısrar ettiğinde Tuğba nefes almaya çalışarak "Yanımda mısın diye sormuştu. Ben de yanımda olduğunu söyledim" dedi.
O sıra restorana girdikleri için genç adam karşılık vermedi. Boş masalardan birine oturduklarında Paolo "Seninle buraya çok sık geliyorduk, hatırlıyor musun?" diye sordu.
Tuğba etrafına baktı. Restoran tanıdık gelmiyordu. Paolo onun hatırlamadığını fark ettiğinde "Son kez sen gitmeden bir hafta önce gelmiştik" diye açıkladı.
Hatıralarının canlanmasıyla Tuğba'nın gözleri parladı. "Ah evet! Garsona çarpmıştın! Bütün yemekler üstüne dökülmüştü ve erken kalkmak zorunda kalmıştık"
O gün yaşananlar akıllarına gelince ikisi birden gülmeye başladı. Yanlarına gelen garsona pizza ve şarap sipariş ettikten sonra Paolo "Hala neden biranda okulu bırakıp gittiğini anlatmadın Rosa" dedi. Paolo, Tuğba'nın adını söyleyemediği için ona gül demeyi tercih ediyordu. Genç adam babasının ona gül goncası dediğini öğrendiğinden beri Tuğba'ya Rosa diye sesleniyordu.
"Arkadaşımın bana ihtiyacı vardı" diyen Tuğba bu kısa açıklamanın yeterli olacağını umdu. Paolo dikkatle gözlerinin içine bakmaya devam edince gözlerini kaçırdı.
Yemekleri geldiğinde ikisi de bir süre pizzanın eşsiz lezzetinin ve şarabın tadını çıkarttılar. Tuğba, burada okuduğu süre boyunca pizzanın her çeşidinin tadına bakmış ve her seferinde hiç bıkmadan yemişti.
Pizza bittikten sonra birer kadeh daha şarap istediler. Paolo kadehini kaldırıp "Geldiğin için teşekkür ederim" dediğinde Tuğba gülümseyerek "Rica ederim, iki senedir gelmediğim için pişmanım" dedi. Okulu bırakıp gittikten sonra neredeyse her sene gelmeye devam etmişti. Çünkü Paolo ve okuldan birkaç arkadaşıyla iletişimi hiçbir zaman koparmamıştı. Üstelik İtalya'yı gerçekten seviyordu.
İçkilerini bitirdikten sonra restorandan çıktıklarında hava kararmıştı. İki kadeh şarabın etkisiyle başı hafifçe dönen Tuğba daha rahat yürüyebilmek için Paolo'nun koluna girdi. Genç adam onun halini anlayarak biraz daha yaklaşıp genç kadının ona yaslanmasına izin verdi.
Birlikte kol kola caddede ilerlerken Paolo "Çok sevdiğin Aşk Çeşmesine gidelim mi?" diye sordu.
Tuğba biran heyecanlansa da biraz düşündükten sonra kafasını iki yana salladı. Bulundukları yerden uzak olan Aşk Çeşmesine şuan yürümek istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşıklar Serisi (4 Kısa Hikaye)(Tamamlandı)
RomanceAşıklar Tiyatrosu, Aşıklar Çeşmesi, Aşıklar Mahkemesi ve Aşıklar Köprüsü olmak üzere 4 hikayeyi içinde barındıran bir kitaptır. Hayat küçük tesadüflerle başlar. Hiç beklemediğin bir zamanda, hiç beklemediğin bir yerde ;)