Herkese merhaba, bu bölüm Dünya tatlısı canım arkadaşım İpek'e gelsin. Doğum günün için biraz geç kalmış olsam da iyi ki doğdun bebeğim. İyi ki varsın. Seni Seviyorum...
Bölüm sonunda yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar. Hayatınıza iyi bakın ;)
Emre, Burak'ın salonundaki koltukta yattığı yerde uyanmıştı. Üstündeki ince örtüyü bir kenara attı. Çok düşünceli arkadaşı üstünü örtmeyi akıl edebilmişti. Ayaklarını koltuktan sarkıtıp başını ellerinin arasına aldı. Ardından o gün hastaneye gitmesi gerektiğini hastaları kabul etmeden önce Şevket Bey ile randevusu olduğunu hatırladı ve koltuktan hızla kalktı. Telaşla ne yapacağını bilemeyerek ileri geri dolandı ve sehpadaki telefonu ile arabasının anahtarlarını alarak koşmaya başladı.
Merdivenlerden koşarak inip dışarı çıktığında tek başına duran arabasını görünce arkadaşlarının çoktan gitmiş olduğunu anladı. "Şerefsizler insan biraz olsun uyandırmaya çalışır!" diye homurdanırken arabaya bindi. Yola çıkarken gözleri tam karşısındaki saati görmemek için direniyordu. Sanki görmezse o saat gerileyecek ve geç kalmamış olacaktı. Ancak ne kadar dirense de sonunda gözleri saati buldu ve "Siktir!" diye bağırarak gaza bastı. Saat dokuz olmuştu. Şevket Bey ile olan randevusuna geç kalmış, biraz daha gecikirse hastalarına da geç kalacaktı. Ama en önemlisi eve uğrayıp duş almak için vakti yoktu. Dün geceden sonra nasıl koktuğunu Allah bilirdi.
Hastaneye ulaştığında arabasını park edip koşarak içeri girdi. Girişteki hasta kayıt yerinde bekleyen Şevket Bey'in özel asistanını görünce yavaşladı. Kadın gülümseyerek yanına gelmeye başladığında Emre durdu. Eliyle saçlarını düzeltirken gülümseyerek "Günaydın Berna Hanım" dedi.
"Hoş geldiniz, Şevket Bey de sizi bekliyordu" diyen kadın ince gülümsemesine devam ederek asansörleri gösterdiğinde Emre merdivenleri işaret ederek "Hastalarım..." demişti ki Berna Hanım "Şevket Bey sizi bekliyor Emre Bey" dedi ve Emre'nin bir şey demesini beklemeden asansörlere ilerlemeye başladı. Sesindeki tını sıkıyorsa gelme der gibiydi.
Emre "Tamam" diye mırıldanarak Berna Hanım'ı takip etti. Asansöre bindiğinde Berna Hanım'a baktı. Kadın ifadesiz bir yüzle asansörün kapısına doğru durmuş bekliyordu. Emre "Şevket Bey benimle ne konuşmak istiyor?" diye sorduğunda Berna Hanım yüzünü buruşturup "Birazdan öğrenirsiniz" diye karşılık verdi. Ağzının payını alan Emre bir daha konuşmadı. Kadının yüzünü buruşturmasının sebebi belki de üstünden yükselen iğrenç alkol kokusuydu. Kafasını omzuna doğru çevirip fark ettirmeden üstünü koklamaya çalıştı.
Asansör idari katta durduğunda Emre'nin elleri terlemeye başlamıştı. Kadın önden geçerek Şevket Bey'in odasına doğru ilerledi. Kapıyı çalıp açtıktan sonra içeri girmeden "Emre Bey geldi" diye duyurdu.
Emre kadının biraz arkasında beklerken Şevket Bey'in "Gelsin" dediğini duydu. Berna Hanım kapıyı biraz daha açıp kenara çekilerek Emre'nin içeri girmesine izin verdi. Genç adam istemeyerekte olsa içeri girmişti.
Şevket Bey cüssesine yakışır şekilde geniş ahşap bir masanın ardında oturuyordu. Kısa boyuna göre biraz kilolu biriydi. Sebepsizce Tuğba'nın kime çektiğini düşündü. Çünkü genç kadının babasından uzun olduğu açıktı. O bunları düşünürken Şevket Bey, kafasını önündeki evraklara eğmiş fazlasıyla meşgul görünüyordu.
Emre "Merhaba Şevket Bey" dediğinde adam Emre'ye bakmadan eliyle masanın yanında duran koltuğu işaret etti. Genç adam derin bir nefes alarak gösterilen yere oturdu.
Uzun bir süre sessizce bekledikten sonra boğazını temizleyerek "Şevket Bey işinize engel olmak istemem ancak hastalarım beni bekliyor. Ne konuşmak istemiştiniz?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşıklar Serisi (4 Kısa Hikaye)(Tamamlandı)
RomanceAşıklar Tiyatrosu, Aşıklar Çeşmesi, Aşıklar Mahkemesi ve Aşıklar Köprüsü olmak üzere 4 hikayeyi içinde barındıran bir kitaptır. Hayat küçük tesadüflerle başlar. Hiç beklemediğin bir zamanda, hiç beklemediğin bir yerde ;)