Çilek diğerleri ile birlikte doğumhanenin kapısında endişeyle bekliyordu. Hastaneye geleli saatler olmuştu ama hala Tuğba çıkmamıştı. Emre de dakikalar önce içeri girmiş o da çıkmamıştı.
Gözünün önüne gelen sahnelerle elini kalbine attı. "Çok fazla kanama var hastayı kaybediyoruz!" kelimeleri zihninde yankılanırken gözlerini kapattı. Diğer elini geriye atıp yaslandığı duvardan destek alma ihtiyacı duydu.
"Sana kahve getirdim" sözleriyle gözleri hızla açıldı.
Pars elinde bir tepsiyle karşısında durmuş ona bakıyordu. "İyi misin?" diye sorduğunda Çilek yaslandığı duvardan doğruldu.
"İyiyim, teşekkür ederim" diyerek tepsideki bardaklardan birine uzanırken Pars "Filtre kahve diğeri" diyerek yanındaki bardağı işaret etmişti.
Çilek gülümseyerek işaret ettiği bardağı aldıktan sonra "Merak etme iyi olacaklar" diyen Pars annesi ve babasının yanına gitmek için yanından ayrıldı.
O gider gitmez İdil yanına geldi. Elinde bir bardak kahve tutuyordu. Pars onlara da vermiş olmalıydı.
"İyi misin?" diye sordu o da endişeyle.
Çilek gülümsemeye çalışırken "Doğum yapan ben değilim İdil" diye alayla karşılık verdi ancak İdil'in bakışları her şeyi anlatıyordu.
Cevap vermeye gerek duymadı Çilek. Arkadaşının bakışlarına karşılık verdi. O nasılsa anlardı.
İdil anlayışlı bir şekilde ona sokulup sarıldı. "İyi olacaklar korkma" dediğinde Çilek bir kolunu arkadaşına atıp sarılırken ağlamamak için dişlerini sıktı.
Müge de yanlarına geldiğinde ikili birbirinden ayrıldı. "Neden hala çıkmadılar?" diyen arkadaşına bilmiyorum dercesine omuz silken Çilek kahvesinden bir yudum aldı. Belki de normal doğum olduğu için bu kadar uzun sürmüştü. Normal doğum her zaman daha uzun sürerdi değil mi? Yine de orada bulunmak Çilek'e hiç iyi gelmiyordu. Biran önce Tuğba'nın çıkması için dua etti.
Saatler süren bekleyişin ardından Emre kucağında bebekle dışarı çıktığında herkes sevinç dolu bir çığlık atmıştı.
Emre onlara doğru yaklaşırken kocaman gülümsüyordu. "Bir kızım oldu!" diye bildirdiğinde herkesten neşeli bir ses daha yükseldi.
Çilek bebeğin yanına koşup onu genç adamın kucağından aldı. Emre korkuyla kızını Çilek'e verirken "Dikkatli tut" dediğinde genç kadın ona kapa çeneni dercesine bakıp kucağındaki mucizeye döndü.
Kollarındaki minik beden kafasını iki yana yavaşça oynattı. İdil ve Müge de etrafını sarmış, onların arkalarında duran erkeklerde ilgiyle bebeğe bakıyorlardı. Annesi gibi beyaz tenli olan bebeğin yanakları kıpkırmızıydı.
"Kiraz gibi yanaklara bak" diyen Çilek gülümseyerek kafasını kaldırdığında Pars ile göz göze geldi. İdil ile Müge'nin arkasında duran genç adamın bakışları o kadar yoğundu ki Çilek bakışlarını hızla tekrar bebeğe çevirmişti.
Koridordan "Kızım nerede?" dedi yükseldiğinde herkes o tarafa döndü.
Şevket Bey telaşla koşar adım yanlarına geliyordu. Çilek bebekle birlikte öne çıktığında yaşlı adam onun kucağındaki bebeği gördü ve gözyaşlarına boğuldu.
Yaşlı gözlerle Çilek'e bakıp "Kızım?" dediğinde Çilek gülümseyerek "Tuğba iyi Şevket amca, kız torunun oldu" diye bildirdi.
Adam titreyen elleriyle Çilek'in kucağındaki bebeğe uzandığında Çilek bebeği dedesine teslim etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşıklar Serisi (4 Kısa Hikaye)(Tamamlandı)
Lãng mạnAşıklar Tiyatrosu, Aşıklar Çeşmesi, Aşıklar Mahkemesi ve Aşıklar Köprüsü olmak üzere 4 hikayeyi içinde barındıran bir kitaptır. Hayat küçük tesadüflerle başlar. Hiç beklemediğin bir zamanda, hiç beklemediğin bir yerde ;)