O gün iş yerine geldiğinde saat daha sekiz olmamıştı. Müge asansörden inerken gömleğinin yakasını düzeltti. Bu gün aksi patronunun isteği üzerine gömlek ve pantolon giymişti. Ancak kumaş pantolonu olmadığı için siyah dar paça kot pantolon giymiş, ayağına da beyaz spor ayakkabılarını giymişti.
Önceki gün öğle yemeğinde Ada da işe erken geldiğinden bahsetmişti ve Müge bu sabah ikisi içinde kahvaltılık poğaça almıştı. Mesai başlamadan önce genç kızla kahvaltı yapmayı planlıyordu.
Ada'nın bulunduğu alana giderken genç kızın sesini duydu. "Hoş geldiniz Burak Bey" dediğini duyunca olduğu yerde kaldı. Asansörde adamla karşılaşmamıştı. Çok daha önceden mi gelmişti?
Merakla ilerlemeye devam ederken "Hoş bulduk Ada, bugün çok şık olmuşsun" diyen adamın sesini duydu ve hemen arkasından görüş alanına da girmişti.
O içeri girerken Ada "Teşekkür ederim" diyerek Burak'ın iltifatını kabul ediyordu. Müge'nin dikkati ise sağ tarafından yaklaşan adamdaydı.
Burak da onu fark etti ve kaşlarını çattı. "Geç kalmışsınız Müge Hanım" diyerek yanlarından geçip ofislerin bulunduğu alana girerek gözden kaybolmuştu.
Müge adamın arkasından ağzı açık halde bakıp kaldı. Ardından telefonunu çıkartıp saati kontrol etti. Mesainin başlamasına daha yarım saat vardı!
Şaşkınca Ada'ya dönüp "Benim saatim mi yanlış?" diye sorduğunda Ada kıkırdayarak dönüp sandalyesine geçerken "Hayır, Burak Bey işe erken geldiğinde ondan önce ofiste değilsen geç kalmışsın demektir" dedi.
Ancak Müge'nin dikkatini çeken kızın sözlerinden çok kıyafetiydi. Giydiği mini etek bir önceki gün Müge'nin giydiğinden bile daha kısaydı ve adam ona çok şık olmuşsun demişti.
Müge sakince burnundan derin bir nefes alıp "Ada bu iş yerinde kıyafet kısıtlaması var mı?" diye sordu.
Ada oturduğu yerden ona bakarken kafası karışmış halde kaşlarını çattı. "Dünde sormuştun. Hayır yok" diye cevap veren genç kız onun kıyafetini süzdü.
Müge tekrar derin bir nefes aldı. "O zaman bu adam neden bana öyle söyledi. Dün giydiğim elbise senin elbisenden daha uzundu ama bana iş yerine uygun giyinmediğimi söyleyip, pantolon gömlek giymemi söyledi. Bugün de sana çok şık olduğunu söylediğini duydum. Bu adamın derdi ne!"
Şaşkınca ona bakan Ada "Bunu sana Burak Bey mi söyledi?" diye sorduğunda Müge kafasını onaylarcasına salladı.
Kız "Allah Allah" diye mırıldanırken masasındaki telefon çaldığında parmağıyla beklemesini işaret edip telefonu cevapladı.
Telefondaki kişi kısa bir süre dinledikten sonra "Tamam Burak Bey" diyerek telefonu kapattığında Müge merakla ona bakıyordu.
"Biran önce yukarı çıksan iyi olacak. Burak Bey burnundan soluyor bugün. Biran önce kahvesini içmek istiyormuş"
Genç kızın söyledikleriyle Müge de burnundan soludu. "Ne zaman burnundan solumuyor ki!" diye homurdandıktan sonra üst kata çıkmak için ilerlemişti ki Ada'ya aldığı poğaçaları hatırlayarak geri döndü.
Poşetin içinden kendine bir simit aldıktan sonra "Bunları birlikte yeriz diye almıştım ancak mümkün olmayacak" diyerek kalanı Ada'ya verip yoluna devam etti.
O koşar adım diğer kata ilerlerken Ada arkasından "Teşekkür ederim" diye bağırıyordu.
Müge üst kata çıktığında çantasını masaya fırlatıp koşarak mutfağa gitti. Simidi bir kenara bıraktıktan sonra hızla kahve yapmaya başladı. Neyse ki makine vardı da kahve iki dakikada hazır oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşıklar Serisi (4 Kısa Hikaye)(Tamamlandı)
Roman d'amourAşıklar Tiyatrosu, Aşıklar Çeşmesi, Aşıklar Mahkemesi ve Aşıklar Köprüsü olmak üzere 4 hikayeyi içinde barındıran bir kitaptır. Hayat küçük tesadüflerle başlar. Hiç beklemediğin bir zamanda, hiç beklemediğin bir yerde ;)