Herkese merhaba, yeni bir bölümle karşınızdayım. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur. Keyifli okumalar dilerim, hayatınıza iyi bakın...
Arslan gözlerini açtığında kollarımda bir melek uyuyor diye düşündü. İdil'in aralanmış dudaklarını ve masum yüz ifadesini izlerken huzurlu hissediyordu. Birkaç dakikadır sessizce genç kadını izliyordu. İdil derin bir uykudaydı. Gece yaşadığı hastane macerası onu fazlasıyla yormuş olmalıydı. Arslan da yorgundu. İdil'in yanından ayrıldıktan sonra soluğu şirkette bulmuştu. Odasına geçip Pars'ı çağırdığında arkadaşının endişeli yüzüne bir kere bakması gerçeği resmileştirmişti.
Pars ve o uzun süre sessizce birbirlerine bakmış ardından Arslan "Bir çıkış yolu var mı?" diye sormuştu. Sorduğu soru arkadaşının omuzlarının düşmesine sebep olmuştu. Aslında Arslan'ın böyle bir soru sorması mantıksızdı. Yaptığı anlaşmayı kendisi de çok iyi biliyordu. Hiçbir çıkış yolu yoktu. Pars'ın verdiği cevapta bildiklerini destekliyordu.
"Şirketin yarısından çoğunu kaybetmeyi göze alabiliyorsan bir çıkış yolu var. Ancak biz bu işten geri çekilsek bile orası bize ait değil Arslan. Biz gidersek yerimize başka biri gelir, pastane de en fazla bir sene daha dayanır. Sözleşmesi bittikten sonra çıkmak zorunda kalacak."
Arslan öne doğru eğilip yumruklarını masanın üstüne koyarak arkadaşının söylediklerini düşünmeye başlamıştı. Evet geri çekilirse şirket ciddi zarara uğrayacaktı. Ancak Pars haklıydı. Bu ihaleyi çok zorlu bir süreçten sonra almışlardı ve çekildikleri an yerlerini alacak birçok firma vardı. Diğer yandan İdil'in gözlerinin içine bakıp çok sevdiği pastanesini yıkan adamın kendisi olduğunu söylemek istemiyordu. Genç kadın konuşurken onu dikkatle dinlemişti. İdil yaptığı işe kalbini vermişti. Pastaneyi elinden almak o kalbi paramparça edecekti ve bunu yapan Arslan'dı. Bunları düşündükçe yumruklarını sertçe masaya geçirdi.
Pars "Durumu ona açıklarsan belki anlayış gösterir" dediğinde alayla güldü. Belki anlayış gösterirdi ama Arslan onun kalbinde derin yaralar bırakacağını biliyordu. Acil bir çözüm yolu bulmalıydı ve bunu da diğer şirketle görüşmeden başarması mümkün değildi.
Bütün gün Pars ile birlikte toplantı odasında çalıştılar. İlerleyecekleri bir yol belirlemeleri gerekiyordu. Bu yüzden İdil'in yanına gelmekte geç kalmıştı. Pastaneye geldiğinde kapalı olduğunu görünce oradan ayrılmak istemedi. Biran önce genç kadınla konuşması gerektiğinin farkındaydı. Sabah ilk iş onunla konuşmayı düşünmüştü ama İdil yorgun bir halde karşısında belirince birkaç saatlik ertelemenin zararı olmayacağını düşündü. Şimdi genç kadın huzurla uyuyordu. O ise içini kemiren şeytanlarla boğuşuyordu. Bugün söylemek zorunda değilsin diyordu şeytan. Bir gün daha bekle diyordu. İşte o an İdil'in gözleri aralandı. Onu görüp gülümseyince Arslan şeytanı dinlemenin doğru bir karar olduğunu düşündü.
"Günaydın" diyerek genç kadına doğru eğildi. İdil'in yine kaçıp düşerek bir yerlerini sakatlamamasına engel olmak için kolunu beline sıkıca sardı. Genç kadın biran kaçacakmış gibi oldu ama Arslan kısa sürede dudaklarını buluşturdu. Ağır ağır öpüştüler. Arslan göğsünde başlayan sıcaklığın tüm bedenine yayılmasına izin verdi. İdil'e karşı olan hislerinin tarifi yoktu. Ve genç kadını bulmadan önce de çok iyi biliyordu ki bu işin sonu nikâh masasında bitecekti.
Geri çekildiğinde İdil dudaklarından ayrılmak istemezcesine onunla birlikte yükseldi. Arslan gülümsedi. Bir elini genç kadının başının altına yerleştirdikten sonra diğer elini kalçasına doğru yönlendirdi. İdil'in bedeni onun dokunuşuyla kıvrıldı. Arslan kalçalarını sertçe birleştirmek istese de kendini genç kadından uzak tuttu. Bu sefer geri çekildiğinde İdil sabit tutarak dudaklarının arasına mesafe koymayı başarabilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşıklar Serisi (4 Kısa Hikaye)(Tamamlandı)
Lãng mạnAşıklar Tiyatrosu, Aşıklar Çeşmesi, Aşıklar Mahkemesi ve Aşıklar Köprüsü olmak üzere 4 hikayeyi içinde barındıran bir kitaptır. Hayat küçük tesadüflerle başlar. Hiç beklemediğin bir zamanda, hiç beklemediğin bir yerde ;)