Aşıklar Çeşmesi (10)

6.3K 660 50
                                    

Emre kafasını çevirip uçağın penceresinden karanlık gökyüzünü izleyen genç kadına baktı. Şevket Bey'den aldıkları telefonun ardından ertesi gün dönüş kararı almışlardı. Akşam uçağına biletlerini alıp günü Roma'yı gezip Aşıklar Çeşmesini birlikte tekrar ziyaret ederek geçirmişlerdi. Otele dönüp valizlerini aldıktan sonra ise Tuğba'da belirgin bir değişim olmuştu. Genç kadın birden bire içine kapanmış, Emre ile olan iletişimini kesmişti. Özellikle İtalya'daki arkadaşı Paolo ile yaptığı konuşmadan sonra Emre'nin sorduğu her soruyu geçiştirmeye başlamıştı. Bu durum da genç adamın sinirini bozuyordu. Yoksa son günlerini Paolo ile geçirmemek genç kadının canını sıkmıştı. Onunla değil de Paolo ile mi olmak isterdi?

Tuğba kafasını çevirip Emre ile göz göze geldiğinde gülümsedi. Ardından gözlerini kaçırarak pencereye geri döndü. Derin bir nefes alan Emre daha fazla dayanamayarak genç kadının elini tutup ona doğru yaklaştı. "Neyin var? Otelden ayrıldığımızdan beri sessizsin" dediğinde Tuğba elini kucağına çekip diğer eliyle birleştirerek parmaklarını ovaladı. Emre genç kadının hareketlerini dikkatle izlerken Tuğba'nın elini çekmesi canını biraz daha sıktı.

"Bir şey yok" diye sessizce cevap veren Tuğba sinirlerini germeye devam ediyordu.

Emre kendi koltuğuna çekilerek arkasına yaslandı. Bacaklarını sıkıntıyla sallarken daha fazla dayanamayarak patladı. "Beni yine terk mi edeceksin!" cümle ağzından fazlasıyla sesli çıkınca önlerinde ve diğer yanlarında oturan kişilerin dikkatini üstlerine çekti. Tuğba da şaşkınca kafasını çevirip genç adama bakarken diğer yolcuları fark ederek kızardı.

"Ne saçmalıyorsun Emre" diye sessizce konuşan genç kadın Emre'nin az önceki cümlesinden sonra etraflarındaki yolcuların dikkatini çektiklerinin farkındaydı.

"Saçmalıyorum! Saçmalıyorum öyle mi? Otelden çıktıktan sonra sana sorduğum sorulardan hangisini hatırlıyorsun?"

Genç adamın sorusuyla Tuğba kaşlarını çatıp sessiz kaldı. Tuğba'nın sessizliğin Emre için yeterli cevaptı. Kafasını onaylarcasına sallarken "Beni hiç dinlemedin bile. Sana sorduğum her soruyu geçiştirdin. Neyin var diye soruyorum yok bir şey diyorsun. Bir şey olduğu ortada" diyerek ellerini önüne doğru açıp salladı.

Tuğba hiçbir şey söylemeden tekrar pencereye doğru döndüğünde Emre ellerini yumruk yaptı. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra kendini sakinleştirip genç kadının çenesini tutup yavaşça kendine çevirdi. Tuğba'nın gözlerinin içine bakarken "Bana ne düşündüğünü söylemezsen sorunu çözemeyiz" dedi.

Genç kadın sakince "Sana bir şey yok diyorum bana inanmıyorsun daha ne yapayım Emre" dediğinde Emre "Bana yalan söyleme!" diye haykırmak istedi ancak sustu. Gülümseyerek Tuğba'nın çenesini bırakıp "Tamam, tamam yok bir şey" diyerek tekrar koltuğuna çekilip arkasına yaslandı. Ellerini kucağında bağlayıp gözlerini kapatarak içinden "Hiçbir şey yok! Bok yok!" diye söyleniyordu.

Tuğba arkasına yaslanıp gözlerini kapatan genç adama bir süre baktıktan sonra kafasını tekrar pencereye çevirdi. Evet canı sıkkındı. Ülkeye döndükten sonra ilişkilerinin nasıl etkileneceğini merak ediyordu. Emre yine arkadaşlarına onun için şımarık zengin kızı diye mi bahsedecekti? Onu sevmediğini sadece babasından korkusundan birlikte olduğunu mu söyleyecekti? Bunları düşünmekten başka bir şeye odaklanamıyordu. Paolo'nun vedası da canını sıkmıştı. Gitmeden önce arkadaşını aramış son kez bir kahve içmeyi teklif etmişti ancak Paolo onu reddederek kısa bir veda mırıldanıp telefonu kapatmıştı. Belli ki Paolo ona kırgındı. Aslında arkadaşı son derece haklıydı. Tuğba oraya arkadaşıyla vakit geçirmek için gitmişken Emre ile daha çok vakit geçirmişti. Aynı şeyi Paolo yapmış olsaydı genç kadın onunla bir daha konuşmazdı. En kısa zamanda tekrar İtalya'ya gelip arkadaşının gönlünü almalıydı.

Aşıklar Serisi (4 Kısa Hikaye)(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin