Müge adamın arkasından ağır adımlarla yürüyordu. Atığı her adımda ayağındaki botlar parlak krem granitte tak, tak diye ses çıkartıyor. Adeta kulaklarını çınlatıyordu. Diğer taraftaki parke zeminde ayakkabıları bu kadar ses çıkartmıyordu ama burada attığı her adım odanın içinde yankılanıyordu.
Burak masasının arkasındaki koltuğuna geçerken eliyle toplantı masasını işaret edip "Oturun lütfen" dedi.
O sıra etrafını incelemeye çalışan Müge onun işaret ettiği yeri görmedi. Adam koltuğuna oturmuş, o da tam masanın önündeki tekli koltuklardan birine geçiyordu ki "Oraya değil" diyen sesle hızla oturmadan geri kalktı.
Şaşkınca adama bakarken adam bakışlarını kısmış bir şekilde onu izliyordu. Parmağıyla toplantı masasını işaret edip "Oradan bir sandalye çekin ve tam karşıma geçin" diyerek parmağıyla karşısını işaret etti.
Müge biran kaşlarını kaldırarak itiraz edecek oldu. Adamın isteğinde kötü bir şey yoktu ama tonlamalarındaki buyurgan tavırdan hoşlanmamıştı. Ancak burası onun çöplüğüydü. Bu işi istiyorsun diye kendine hatırlattı ve derin bir nefes çekerek toplantı masasına doğru ilerledi. Çok büyük bir masanın etrafına dizili olan sandalyelerden birinin sırtını kavrayıp adamın işaret ettiği yere çekti.
Burak tüm bu süre boyunca dikkatle karşısındaki kadını izliyordu. Ona nereye oturmasını istediğini söylediğinde biran itiraz edecek gibi olmuştu ama sonra vazgeçti. Kadının davranışlarından emir almaya alışık olmadığını düşündü. Ah Burak ise emretmeye bayılırdı ve ona meydan okumaya cesaret edecek kişiyi hiç düşünmeden ezerdi.
Masaya doğru giderken kadının arkasından bakışlarını çekemedi çünkü o daracık eteğin içinde kıvrılan fazlasıyla geniş ve dik kıçını çok beğenmişti. O kadar çok beğenmişti ki iş saatlerinde daima büyük bir uykuda olan aleti bile kıpırdanmıştı. İşte bu bakışlarını kaçırmak için yeterliydi. Kafasını masasına eğip derin bir nefes aldı ve kadının ayaklarından çıkan şu iğrenç sese odaklandı. İş yerinde en ufak bir sese tahammülü yoktu ve bu sinire odaklanmak aletini sakinleştirmek için yeterliydi.
Müge sandalyeye oturduğunda nasıl oturması gerektiğine bir türlü karar vermedi. Bacak bacak üstüne mi atmalıydı yoksa dizlerini büküp hanım hanımcık bir tavır mı takınmalıydı. Kafası karışık halde düşünürken kafasını kaldırıp onu izleyen adama baktığında bacak bacak üstüne atmamaya karar verdi. O şekilde oturursa arka yırtmacından büyük bir bacak frikiği verebilirdi. Bir şahin gibi onu gözetleyen gözler hata yapmasını bekliyor gibiydi.
Dizlerini bükerek bacaklarını birleştirip hafif yana kırdı ve ellerini de birleştirip kucağına bıraktı. Yüzüne masum olduğunu düşündüğü bir gülümseme yerleştirerek adama baktı.
"Sonunda hazırsınız demek" diyen adam dirseklerini masaya yaslayarak öne eğilip ellerini masanın üstüne birleştirdi ve "Bana Aylin Hanım ile karşılaşmanızı tekrar anlatın" dedi.
Kafasını onaylarcasına sallayan Müge konuşmaya başladı. "İş görüşmesi için gelmiştim. Aylin Hanım da sizin odanızdan çıkıyordu. Şey biraz sinirliydi ve ona iş görüşmesi için geldiğimi söylediğimde iyi olduğunu kendisinin de işi bıraktığını söyledi. Eşyalarını toparlayıp merdivene giderken ona en azından geldiğimi haber vermesini söyledim ama..." diyerek kadının söylediklerini söyleyip söylememekte kararsız kaldı.
Burak sorarcasına "Ama?" dediğinde Müge söylememeye karar vererek devam etti.
"Ama bunu benim yapabileceğimi söyleyip gitti. Sonra kapınızı çalıp içeri girdim ve siz beni Aylin Hanım sanıp istediğiniz dosyayı söylediniz ve geri gönderdiniz. Meşgul olduğunuzu tahmin ederek düzeltmek istemedim. Arşiv odanızı bulup istediğiniz dosyayı aradım. Biraz zamanımı aldı ama sonunda buldum ve işinizi bitirmenizi bekledim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşıklar Serisi (4 Kısa Hikaye)(Tamamlandı)
Roman d'amourAşıklar Tiyatrosu, Aşıklar Çeşmesi, Aşıklar Mahkemesi ve Aşıklar Köprüsü olmak üzere 4 hikayeyi içinde barındıran bir kitaptır. Hayat küçük tesadüflerle başlar. Hiç beklemediğin bir zamanda, hiç beklemediğin bir yerde ;)