Soğuk Toprak🌨️

24 2 0
                                    

      Yasenna sessizce ağladı. Kara bulutlar gecenin üzerine çökmüştü. Kar durmaksızın yağıyordu. Acılar yürekleri dağlamış, gelecek günler bırakılan günleri mum gibi aratacaktı .Beş parasız soğuk kış günleri geçirmek zordu. O gece yılın en uzun gecesiydi. Sabah geç de olsa olmuştu. Aysima kendinde değil olanlara inanamıyordu. Onsuz ilk geçirdiği gece bir asır gibi gelmişti. Aşk olmadan geçireceği bir ömür vardı önünde. Bu günler geçmek nedir bilmezdi. İki dudağının arasında son bir cümle :
"Seni ilk günkü gibi kördüğüm gibi seveceğim aşkım... Sana söz veriyorum bu bedene senden başkasının dokunmasına izin vermeyeceğim. Ölüm bana düğün dernek, sana geleceğim günü sabırsızlıkla bekleyeceğim." "Anneciğim yapma böyle Erva uyanacak soracak babam nerede? Diye dik dur ki kardeşim korkmasın zor olacak ama bizim hayatımızda senden başka kimsemiz yok."

    Kapı Çalındı. Elada kapıya koşup açtı.
" Anneciğim gel içeriye." Gelen
Eda'nın annesiydi yüzü gözü bolluk içindeydi. Kocası sarhoş sarhoş eve gelip, döver sabah olunca;
" Hanımım affet sarhoştum kendimde değildim. Söz veriyorum bir daha olmayacak. "
Ama her defasında aynısını yapıp içip, içip dövüyordu.

{Rakı bardakta durduğu gibi durmuyor insanda...}

    Yasenna kadını görünce şaşırdı. Anlam veremiyordu olup bitene, bir kadın nasıl oluyor da bu duruma kabulleniyordu .Ben olsam kabullenmezdim diye geçirdi içinden. Elada konuşmaya başladı.
" Annem size  kahvaltılık bir şeyler getirmiş."
Kahvaltı dedi sayıyla üç tane  zeytin, küçük dilim peynir, bir tane ekmek. Yasenna merakına yenik düşüp sordu.
"Ne oldu annene?
" Ne olduğu belli olmuyor mu?
Babam her gece bizi...
"Bizi derken seni de mi dövüyor?" "Annenin dayak yediğini görünce susup oturur musun?
Araya girince ben de nasibimi alıyorum. Yüzümde neden bu kadar kuyu makyaj var düşündün mü?"
     Kollarına geriye doğru çekti. İzmarit izleri vardı.
"Aman Allah'ım!! nasıl bir  eşittir böyle, benim canım babacığım elini kaldırmayı bırak sesini bile yükseltmezdi."
"Herkes  senin gibi şanslı olmuyor."
Erva uyanmış babasını sorunca Aysima dayanamayıp kızına göz yaşlarıyla sarıldı. Kelimeler düğüm olmuştu boğazında, konuşan diller sus pus olmuştu. Mutluluktan şakaya  güzel kadın acılar içinde kıvranmıştım. Elada Erva'yı mutfağa götürüp annesini getirmiş olduğu peynir ve zeytin yedirmeye başlamıştı
"Annem hastaneye gidip babamı marşını teslim almamız gerekli biliyorsun değil mi
Mezar aştırmamız gerekli.
" Mezarını arka bahçeye açtır yanına bir tane de  benim için  açtır. "
" Annem yapma böyle babasız kaldık sende annesiz mi bırakacaksın bizi  toparlan."
     Asya hanım konuşmaya başladı.
"Eleda'yı yanına al. İlk önce muhtarlık odasına gidin mezar açtırmak için birilerini bulup eve yönlendirsin mezar açılsın. Sonra hastaneye giden cenazeye alıp camiye getirirsiniz. Sonrası  imama kalmış kızım."
Asya salondan kızına seslendi. Eleda bakar mısın kızım."
"Geldim Annem Yasenna'ya eşlik et olur mu?"
"Tamam anneciğim."
     İki genç kız evden birlikte çıktılar annesini söylediklerini harfiyen yerine getirdiler. Alpaslan son yolculuğuna gözyaşlarıyla uğurlandı. Aysima soğuk buz gibi mezarına sarıldı sıcaklığını duymak için ama yoktu. Yıllar süren mutluluğu buz gibi toprak esir almıştı.

⏳Gidene mi zor kalana mı.
Bu sorunun cevabını hep çok merak etmişimdir. Benim düşüncem kalana zordur be. Giden gitmiştir zaten beyninde bitiren kalbinde de bitirmiştir. Kalan öyle mi her daim gelecekmiş gibi bekler seven kalbi. Umutsuzluğa düşse bile gözyaşlarıyla bekler. Bir gün gelecek der yine bekler. Ama ne gelen vardır ne de giden. İnsan sadece kendini kandırmıştır kabul et bittiğini ,gittiğini unut gitsin. Biliyorum canın yanıyor yapamam unutamam diyorsun inan bana yalanla yaşamaktansa acı da olsa gerçekle yaşamak daha kolaydır.⏳

Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum...

        AHENK 🦋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin