"Merhaba beyaz gül evet var. Sadece bir demet kaldı."
"Demek ki nasibim de varmış, bu arada ismim Alparslan. Raftaki gülleriniz çok güzel, insanın içinden hepsini alası geliyor."
"Evet çiçeklerim güzeldir. Ben Aysima daha çok Çiçekçi Kız kullanılır."
" Çiçekçi Kız güzelmiş memnun oldum. İstanbul'dan tatil için geldim. Mahalleniz hem güzel hem de sessiz, her taraf buram buram çiçek kokuyor."
"Evet öyledir mahallemiz, yabancı olduğunuz her halinizden belli oluyor."
"Alnımda mı yazıyor?"
"Ne anlamadım..."
Yabancısınız diyorsunuz ya anlamımda mı yazıyor yabancı olduğum?"
Çiçekçi Kızın yüzünde utangaç bir gülümseme güzelliğine güzellik katıyordu. Yabancı bir an bile bakışlarını üzerinden çekmeden bakıyordu, Güller buket olmuş hazırda.
" Evet şimdi hazır buyurun gülleri uzattı. Alparslan alırken parmakların uç kısımları birbirine değdi. Aysima hemen ellerini çekti. Yüzüne bakmadan dükkanın içine girip lavaboya gitti. Çeşmeden suyu açıp avuçlarının içine su doldurup yüzüne serpiştirdi. Elleri heyecandan titriyor, gözleri aynaya büyülenmiş gibi bakıyordu. Her şey öyle ani gelişmişti ki nasıl olup nasıl bittiğini anlayamamıştı.
Saatler hızlıca akıp gitmişti. Akşam olup raf toplamış kafeye geçip; "Gözde'm ben eve geçiyorum. Yarın görüşürüz."
"Eve mi geçiyorsun? Duy da inanma kuzum sen hasta mısın? Elini alnına koyup, ama senin ateşinin de yok. Gün batımı izlemeden eve gitmek de ne demek..."
"Aslında ben de anlamadım ama yorgunum bugün halim yok."
"Tamam akşama eve geçerken uğrarım kahveni içer konuşuruz." "Olur canım nasıl istersen "
Artık gün batımı Aysima'nın içinde hem de alev kızılı kalbini düşmüş, sevdası ateş topu olmuş yanmaya hazırdı her daim...[Keşke sen ben olsan;
Seni sevmenin ne kadar zor olduğunu anlarsın,
Keşke ben sen olsam;
Bu kadar sevilmenin tadını çıkarsam.]"Bunu söylemek erken miydi acaba. Ama kalbim cayır cayır sevda ateşinde yanıyor galiba."
Bisikletine binip son ses müzikte açmış gidiyordu. Sertap Erener'in şarkısı çalıyordu.Hadi yüreğim ha gayret,
Hele sıkı dur sabret.
Başını eğme dik tut,
Bu bir rüyaydı farzet .Bisikletinden inmiş bahçe kapısını elini atmıştı. Tanıdık bir ses duydu arkasını döndüğünde gün batımı yüzüne yansıdı.
"Çiçekçi Kız merhaba burada mı oturuyorsunuz?
Ben de yan tarafı kiraladım."
"Evet rahmetli babamdan kalma."
"İlk misafir olma şerefini bana lütfeder misiniz? Çayımın tadına doyum olmaz, sohbetimde koyudur."
Yüzüne anlamlı anlamlı baktı. Tanımadığı insanın evine misafir olmak çılgınca olsa gerekti. İyi geceler cevabını verip bahçeden içeriye girdi. Aslında biraz da canı sıkkın, aşık olmuştu yabancı birisine. Canı yanıyor anlam veremiyordu olup bitene. Bahçede biraz dolaştı. Camdan sarkan mor sümbülleri kokladı. Koklarken yabancı ile karşılaşması aklına geldi. İçin de merak uyandı acaba beyaz gülleri kime aldı. Yaşı bayağı var mutlaka evlidir.
Eşi çok şanslı keşke ben de devamını getiremedi korktu. Belki de kendisine ait olmayan bir insan için dili duaya dökülmüştü.***Karşılaşmalar tesadüf müdür yoksa, Yaşanacak bir hayatın habercisi midir.***
***Benim düşüncem:
Eğer bir insan hayatıma dahil olmuş, karşıma çıkmışsa nedensiz değildir, Elbet bana yaşatacağı bir dünya vardır. Ben de hep böyle olmuştur, böyle olmaya da devam edecektir.***
***Yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar beğenmeyi lütfen unutmayan...***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHENK 🦋
Fiction générale"Anne nasıl yaptın bunu nasıl? " Sana anne demeye bile utanıyorum. Sen babamın aşkına ihanet ettin. Her gece başka bir erkekle resmen kendini satıyorsun " " Kes sesini benden utanıyorsun öylemi. Kardeşin hasta ve nefes almasını istiyorum. Çıktığı he...