Haftanın ilk günü oldukça sinir bozucu geçiyordu. Ben dersteyken Meltem, Bahar'ın durumunu anlatan bir yazıyla birlikte müdür yardımcısı Doğan beyin yanına gidip olanı biteni detaylıca anlatmış, durumu bildirmiş. Buraya kadar olan kısım oldukça olağandı. Ama buradan sonrası için aynısını söyleyemeyecektim.
Doğan bey bu durumun çok duyulmaması gerektiğini, okulun böyle şeylerle adının anılmaması gerektiğini hem ne malum belki kız yalan söylüyor gibi bir dolu içi boş laf edip ardından yazılı belgeyi de yırtıp hiçbir şey kesin değilken böyle bir şeyin işleme konulamayacağını belirtip Meltemi başından savmaya çalışmış. Meltem ise bu işin peşini bırakmayacağını belirtip odadan çıkmış. Bana bunları şuan da üçüncü dersin teneffüsünde anlatıyordu.
"Hayır bir de gözümün içine baka baka belgeyi yırttı. Sen istediğin kadar yırt. Ben aynısını müdüre ya da Milli Eğitim Bakanlığına yazmayı bilmiyorum sanki."
"Bu adam ne yapmaya çalışıyor? Burada iki tane çocuğun hayatı söz konusu."
"Sözde çok önemli makamına leke düşmeyecek. Ürgüp'ün zengin çocuklarından birkaçı özel okulda değil burada okuyor. Hal böyle olunca da okula birçok yardım yapılıyor. Burada hiçbir devlet okulunda olmayan imkanlar var. Bunu da kendi başarısı olarak görüyor. Her sene de muhakkak okul bir başarısıyla ya da bir etkinliğiyle öne çıkıyor. Tüm bunları gölgede bırakacak okulun adını başka bir şeyle andıracak bir olayı istemiyor tabii."
Meltem'i ilk defa bu kadar sinirli görüyordum. Artık oda da bana demediği daha neler olduysa...
"Ne yapacağız peki?"
"O kadar lafın arasında doğru olan bir şey söyledi. Önce Bahar'ın anlattıklarının doğruluğunu teyit etmemiz gerekiyor Nazlı."
"Nasıl yani? Sen Bahar'ın yalan söylediğini mi düşünüyorsun?"
"Hayır, ama bundan emin olmalıyız. Hiçbir şeyi göz ardı edemeyeceğimiz bir durumun içindeyiz."
"Böyle bir yalanı kim niye söyler ki?"
"Bahar için demiyorum ama inan bu yaşta aile baskısından sıkılıp ya da içinde bulundukların dönemin verdiği o bunalım ve özgürlük arayışıyla birçok şey söyleyebiliyorlar. Ya da sadece ilgiyi üzerlerinde tutmak adına da birçok şey yapabiliyorlar. O yüzden önce emin olalım. Sonra da müdür beye dilekçe yazacağım."
"Peki bunun doğruluğunu nasıl anlayacağız?"
"Önce annesini okula çağıracağız. Kadınla görüşeceğim. Onun anlattıklarını da dinleyeceğim."
"İyi de kadın yalan söylerse."
"Yalan söylerse anlarım. Ama en azından doğru şekilde ilerlemiş, oluruz."
"Peki bu durum nasıl sonlanır sence?"
"Bilemiyorum ama Bahar ile kardeşini sosyal hizmetlerin alma ihtimali var."
"Kardeşinden ayrılmak onun için çok kötü olur. Tek dayanak noktaları birbirleri. Başka bir yol bulamaz mıyız?"
"Bu ihtimalin olmaması için çabalayacağım."
Ders zilinin çalmasıyla Meltem'in yanından ayrılıp dersime girdim. Ama aklımda sürekli bu olay vardı. Kaş yapayım derken göz çıkartırsak ne olacaktı? Onu koruyalım derken kardeşinden kopartırsak galiba bizi hiç affetmezdi.
Dersten sonra Halil bey sene sonunda yapılacak şiir dinletisi için şiirleri seçmemiz gerektiğini söylemişti. İki teneffüs boyunca şiirlere karar vermeye çalışırken birkaç şiir kitabının eksik olmasından dolayı okuldan sonra Mustafa amcanın sahaf dükkanına gidip oradan bakacaktım. Aslında Halil hocam kendisi sahaf dükkanına gitmeyi düşünmüştü ama onu bu karardan vazgeçirdim. Uzun zamandır oraya uğramıyordum. Kitapları da Mustafa amcanın sohbetini de çok özlemiştim. Hem böyle bir günün ardından kitaplarla olmak beni birazda olsa mutlu ederdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tevekkül-ü Aşk
Spiritual-TAMAMLANDI- Tevekkül, yalnızca Allah'a olandır. Bir tek O'na teslim olmak ve bir tek O'ndan beklemek her şeyi. Bunun bilincin de olan bu iki insan da Allah'ın onlara nasip ettiğinden öteye gidemeyeceklerdi. Çünkü aşk, ansızın kapıyı çalıp yavaşça...