Belkıs Hanım salonda oturmuş torunu Ayşe'nin yapacağı işlengi için renk seçerken Melek Hanımın ziyaretiyle neşesi artmıştı. Belkıs Hanım "sofra kurun" diye Kader'e seslenirken Melek Hanım çok fazla zamanının olmadığını, bir şey söyleyip gideceğini belirtmiş ve ikisi birlikte odaya kapanmıştı.
Melek Hanım, birkaç saat önce Yusuf'un pansiyona geldiğini ve yaşananları birer birer anlattığında Belkıs Hanım bu ikisinin tam da birbirlerine göre olduğunu bir kez daha tasdiklemişti. Yarım saat kadar oda da durup, ikisi de birbirinden deli olan bu gençleri nasıl bir araya getireceklerini, onları nasıl ikna edeceklerini düşünüp durmuşlardı.
***
Gülezar konağında akşam yemeği yenmiş, Kader ev ahalisinin kahvelerini büyük salona çıkarırken Feyza ile Elif de avludaki divanda oturmuş, sohbet ediyorlardı. Bu sırada dış kapı açılıp içeriye Alperen girince gözleri hiç şaşırmadan Feyza'yı bulmuştu. Feyza gözlerine değen kahverengiliklerle bakışlarını hemen eğip daha hızlı atmak için çabalayan kalbine ses vermeden öylece duruyordu.
"Hoş geldin Alperen."
Elif'in sesiyle Alperen de Feyza'daki bakışlarını çekip Elif'e tebessüm edip "Hoş buldum." deyip Ali'nin nerede olduğunu sormuştu. Odasında olduğunu öğrenince de hiç zaman kaybetmeden merdivenleri birer ikişer çıkıp yanına gitti.
Kader büyük salonda kahveleri dağıtırken Belkıs Hanım Yusuf'un geldiğinden beri durgun hali gözünden kaçmamıştı. Bu yüzden onu biraz konuşturmak için "Yusuf sen neler yaptın bugün?" diye sormuştu. Yusuf ise babaannesinin sesini işitene kadar aklında dönüp duran iki mevzu vardı. Birisi kendine ukala diyen o hırçın kızken diğeri şu tehdit mesajını gönderenlerdi. Salih beyin araştırmaları neticesinde bir şeyler bulmuşlardı ama buldukları şeyler hiç de hoş şeyler değildi. İşte sabahtan beri bu iki mevzu hakkında düşünüp durmuştu.
"Her zaman ki gibi şeyler işte" diye babaannesinin sorusunu geçiştirirken Belkıs Hanım onun bu dalgın hallerinin altındaki nedeni o kız olarak görüyordu. Aslında haksız da sayılmazdı ama yine de Yusuf'un bu dalgın halinin tek nedeni Nazlı değildi.
Belkıs Hanım bu mevzuyu uzatmamak için gelinine dönüp "Hafsa biz seninle kahvelerimize odada devam edelim kızım" deyip kalkmıştı. Onun bu sözlerinin altında seninle özel bir şey konuşmak istiyorum mesajını ise herkes anlamıştı. Hafsa hatun yarısını içtiği kahvesini alıp kayınvalidesinin arkasından onun odasına geçtiğin de ikisi de karşılıklı koltuklara oturmuş ve Belkıs Hanımın Yusuf'un artık evlenme zamanının geldiğini ve onun için uygun birini bulduğunu söylemişti. Hafsa hatun da tıpkı kayınvalidesi gibi oğlunun evlenmesini istediğini belirtip, kızın kim olduğunu sorunca aldığı cevap karşısında biraz şaşırmıştı. O öğretmeni Tarık'ın düğününde görmüştü. Aynı zamanda Elif'le Ali'nin ağzından da işitmişti ama onun kesinlikle ailesine gelin geleceğini düşünmemişti. Oldukça düzgün bir üslupla kayınvalidesine bu duruma şaşırdığını ve neden o kızı düşündüğünü sorunca Belkıs Hanım gelinin aklında da birisinin var olabileceği düşüncesiyle "Senin aklında başka birisi mi vardı?" sorusunu yöneltti.
"Birkaç kişiyi düşünmüştüm ama kesin bir şey yok" dediğinde "Ee o zaman neden Nazlı'yı istemiyorsun?" diye lafı hiç dolandırmadan sordu gelinine.
"İstemiyor değilim anne, bu işler nasip kısmet işi de..."
"Evet.."
" Yani hiç tanımadığımız, bilmediğimiz birinin gelinimiz olması yerine bizim buralardan geleneklerimizi bilen birinin olmasını daha çok isterim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tevekkül-ü Aşk
Spiritual-TAMAMLANDI- Tevekkül, yalnızca Allah'a olandır. Bir tek O'na teslim olmak ve bir tek O'ndan beklemek her şeyi. Bunun bilincin de olan bu iki insan da Allah'ın onlara nasip ettiğinden öteye gidemeyeceklerdi. Çünkü aşk, ansızın kapıyı çalıp yavaşça...