İki kalp eğer birbiri için yazılmışsa yolları bir gün mutlaka kesişir. İşte şimdiye kadar birbirlerinden ayrı denizlere dökülen bu iki deli nehir de yıldızları, ayı, göğü şahit tutarak aynı denize dökülmek için kalplerinin kapılarını açmışlardı.
Adamın kalbi 27 yıldır aşka, sevdaya kilitli birer sandıkken, kadını gördüğü ta o ilk güden beri sanki bir kilimi dokur gibi ilmek ilmek, yavaş yavaş sandığın içindekileri dışarıya çıkartmıştı. Kadının çocuksu kalbi aşkı sevdayı daha hiç tatmamışken adamın varlığıyla yandı kül oldu.
Bu yıldızlı gece de dudaklardan dökülen o iki kelimelik cümlede saklı değildi aslında aşk. Aşk; onların haya edip birbirlerinin gözlerine bakamadıkların da, bakmadan da gördüklerinde, konuşmadan da duyduklarında, dokunmadan da hissettiklerinde saklıydı. Aşk, onların gizlemeye çalıştıkları ama her hareketine, her sözüne, her işine yansıttıklarında gizliydi. Şimdi dudaklardan dökülen o iki kelime bu yangının küçük birer dışa vurumuydu, o kadar.
Bu yıldızlı gece de ay iyice tepeye doğru çıkarken ne kadın o söylediği cümlenin üstüne bir şey söyleyebiliyor, ne de adam duyduğu şeyin sevincini gösterebiliyordu. İkisi de sessizce ayaklarının ucuna bakarken kalpleri bir çağlayan gibi çağlıyordu. İşte dudaklar susarken, yürek konuşmaya başlamıştı. Aşk ta tam olarak buradaydı.
Aradan geçen saniyeler sonunda Yusuf konuşması gerektiğini biliyordu ama biraz önce sevdasını ilan eden adamın cesareti kaybolduğundan, ne diyeceğini bilemiyordu. Nazlı utancından kıpkırmızı kesilmişken, şimdi neler olacağını bir türlü kestiremiyordu. Nihayet Yusuf kendini toparladığında dudaklarını da oynatmaya başlamıştı.
"Nazlı, beni çok çok mutlu ettin."
Adamın sözlerini işiten kadın ona ne cevap vereceğini bilmiyordu. Tüm bu yaşananlar nasıl bu hale gelmişti anlam veremezken, böyle bir anda nasıl davranılır kestiremiyordu.
"Sen bir şey söylemeyecek misin?"
Ah! Bir şey söylemeyi çok istiyordu ama işte gelin görün ki ne söyleyeceğini bilemiyordu. Birkaç şey söylemek için her yeltendiğin de dudakları geri birleşiyor ağzından hiçbir cümle dökülmüyordu. Yusuf bu durumu gayet iyi anladığını belirtircesine "İstersen daha sonra sakin bir kafayla konuşalım. Hem saatte geç oldu. Sen de dinlen." Cümlesini tamamlarken Nazlı sadece başıyla onaylamış ve sonrasında da ardına bile bakmadan adamın yanından çekip gitmişti.
Adam gecenin soğuk koynunda Gülezar konağının yolunu tutarken yüzündeki gülümsemeyi saklama gereği duymuyordu. O gülümseme ki nice güzelliklere gebeydi. Konağın yolu bitip odasına geçtiği vakit kendisini seccadesinin başında bulmuştu. Yıllardır dona çekmiş kalbinde, yaramaz bir çocuk edasıyla yer edinmiş bu kadın için ellerini semaya kaldırmıştı. Onu kalbine koyana, kalbinin kilidini açtırana şükrederken 'Tevekkülüm sana Allah'ım. Bu aşkı da tevekkül eyledim.' diyerek sözlerini tamamlamıştı.
Kadın ise kimseye görünmeden odasına çıktığı vakit hala kalbinin gümbürtüsü geçmemişti. İçinde oluşan bu his onu odaya sığdırmazken, bir o yana bir bu yana gidip duruyordu. Bir ara gezinmeyi bırakıp eliyle kalbini yoklamış, işte o an atıp duran bu et parçasının, bir et parçasından çok daha fazlası olduğunu bir kez daha anlamıştı. Öylece eli kalbinin üstündeyken, gözlerinden akan birkaç damlaya izin vermişti. Daha sonra hemen kendini en huzurlu hissettiği yere seccadesinin başında bulmuştu. Tıpkı Yusuf gibi. İkisi de birbiri için birbirinden habersiz dua ediyordu. Ellerini semaya açtığı vakit dudaklarından onun ismi dökülmüştü. Onu ismini zikrettiğin de çocuksu kalbi kıpır kıpır oluyor, Yusuf demekten öteye geçemiyordu. Yusuf diye başlıyor cümleye, Yusuf diye bitiriyordu. Tıpkı aşık bir kadın gibi.
***
O gecenin sabahında bu iki toy aşık da göz kapaklarını birbirine değdirmeden geçirdiklerinden uykusuz ve düşünceli bir halde işlerine gittiler. Biri şirkete gittiğin de Mert'ten aldığı telefonla başındaki olayı çözmeye koyulmuşken, diğeri de öğrencisini gördüğün de ona yardım etmek için kolları sıvamıştı. İkisi de yaşadıkları tüm duygu yoğunlarından sıyrılmaya çalışıp kendilerini işlerine verdiler.
Yusuf, tehdit mesajı gönderen adamlarla nasıl baş edeceğini kestiremezken Mert, konuyu çözmek için Ürgüp'e geleceğini söylediğin de biraz da olsa rahatlamıştı. Bu işin altından tek başına kalkamazdı. O yüzden Mert'in yanında olmasına ihtiyacı vardı.
Nazlı ise Kadir'in babasının çalıştığı yeri bulmak adına, öğrenci bilgilerinin saklandığı dosyayı almak için ikinci dersin teneffüsünde, müdür yardımcısına sınıfındaki öğrenciler hakkında detaylı bilgi sahibi olmak istediğini belirttiği için ona genel bilgilerin yazılı olduğu 11/C 'nin Öğrenci bilgi formu dosyası verilmişti. Oradan Kadir'in belgesini bulup babasının iş yeri adresini hemen not almış ve diğer öğrencilerinin formlarını da gelişigüzel bir gözde geçirmişti. Bu işlemden sonra da dosyayı dördüncü dersin teneffüsünde geri götürmüştü.
Okul çıkışı her ne kadar bulduğu adrese gidip, adamla tanışmak istese de uykusuzluktan ayakta zor durduğundan bu işi yarına bırakıp kendini eve zor attı. Eve gelir gelmez de uykunun sıcak kollarına kendini teslim etti.
Yusuf ise zorlu bir iş gününün ardından konağa geçtiğin de yarın Mert'in geleceğini ve birkaç gün kalacağını yemek esnasında bildirdiğin de masada oturan birinin kalbi gümbür gümbür atmaya başladı ama bundan hiç kimsenin haberi olmadı. Yemek sonrası Yusuf da kendini odasına atıp erkenden uyumuştu.
İkisi de tüm sıkıntılarının, işlerinin arasında her ne kadar birbirlerini düşünmemeye, yaptıkları şeye konsantre olmaya çalışmış olsalar da bir an olsun birbirlerini düşünmeden bir an geçirmediler. Yemek yerken, otururken, insanlarla konuşurken hep bir tarafları birbirindeydiler. Yapılan ufak bir harekette, söylenen bir kelime de hep birbirlerini görerek geçirdikleri günün ardından ikisi de birbirini düşünerek daldılar rüyalara. İkisinin de kalbi birbiri için çarparken huzurlu bir uykunun koynunda kıvrıldılar..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tevekkül-ü Aşk
Spiritual-TAMAMLANDI- Tevekkül, yalnızca Allah'a olandır. Bir tek O'na teslim olmak ve bir tek O'ndan beklemek her şeyi. Bunun bilincin de olan bu iki insan da Allah'ın onlara nasip ettiğinden öteye gidemeyeceklerdi. Çünkü aşk, ansızın kapıyı çalıp yavaşça...