Beklenilen sınav haftası gelip çatmıştı. Okul da kelebek sistemi uygulandığı için tüm kademeler karışık olarak bir hafta boyunca sınav olacaktı. Bu yüzden öğretmenler odasında bir kargaşa hakimken ben de elimdeki listeye bakarak sınıflardaki 11. Sınıf sayısına göre hazırladığım sınav kağıtlarını ayırıyordum. 2. Ders tüm kademeler matematik sınavı olduğundan, şimdi bulundukları sınıftan çıkıp kendi sınıflarına dönüyorlardı. Tabii bu sırada da koridorlarda oldukça büyük bir gürültü oluşuyordu. Ve anlaşılan bu beş gün boyunca da gürültü eksik olmayacaktı.
Tüm kağıtları ayırma işlemini bitirip hangi şubeye gideceğini de üzerine kağıtla yazdıktan sonra müdür yardımcısı ellerimizdeki kağıtları toparlamıştı. Biz derse girdiğimiz de o da kağıtları sınıfın kapısına asıp 4. dersteki edebiyat sınavında kim hangi sınıfta hangi sırada oturacaksa buradan öğrenip sınıflara gidecekti. Bu sırada ders zili çaldığında sınav kağıtlarını dolabıma koyup kilitledikten sonra 11/C'ye gitmek için hazırdım.
Tüm okulda hakim olan o gürültü benim sınıfımda da yerini almıştı. Girdiğimi bile fark etmeden hararetle hep bir ağızdan konuşurken masama geçmiş "Çocuklar" diye güçlü bir şekilde bağırmıştım. Sesimi duyunca yavaş yavaş susup ayağa kalkınca elimle hepsine oturun işareti yapıp bende kendi yerime geçip oturmuşum. Hızlıca yoklama aldığım da eksiksiz herkes buradaydı. Daha sonra oturduğum yerden kalkıp masanın önüne geçtiğim de hepsinde hızlıca şöyle bir bakışlarımı gezdirdim.
"Nasıl geçti matematik sınavınız?"
"Çok zordu."
"Bu sınavdan yüksek not alan insan değildir."
"Resmen sayısal sınıflarına göre hazırlanmış."
"Son soru neydi öyle?"
Soruma hep bir ağızdan cevap almaya başladığım da ister istemez yüzümü buruşturup başımı iki yana salladım. Elimle susmalarını işaret ederken aynı zaman da "Teker teker çocuklar" dediğim de sesler kesilmiş, söz hakkı verdiğim kişiler konuşmuştu. Genel anlam da zor olduğunu söyleseler de sınıftan birkaç kişinin yüksek not alacağını biliyordum. Bunun üzerinde en fazla beş dakika kadar konuştuktan sonra bir ders sonra girecekleri edebiyat sınavına hazırlanıp hazırlanmadıklarını sorduğum da hazırlandıklarını söylemişlerdi.
"Hocam ne sordunuz?"
İrem'in sorusuyla hepsi benim ağzımdan çıkacak cevabı beklerken gülüp "Soru sordum." Dedim. Hep birlikte verdiğim cevabın kötü olduğunu belli eden sesler çıkartırken "Ders de ne anlatıysam, neyin üzerinde durduysam onu sordum." Dediğim de klasik bir öğretme cevabını da vermiş oldum. Ama gerçekten neyin üzerinde çok durduysam onu sormuştum. Hem zaten bu yazılı sınav benim çokta tercih ettiğim bir şey değildi. Tamamen mecburiyettendi. O yüzden onların da çok zorlanmayacağı şekilde sorular hazırlamıştım.
"Hocam peki sorular klasik mi?"
"Onu da sınav da herkesle birlikte öğrenirsiniz."
Kapsam geçerliliği yüksek bir sınav olması adına boşluk doldurma, doğru yanlış, test ve bir tane de klasik soru sormuştum. Ama bunu şimdi öğrenmeseler de olurdu.
"Haydi bana laf yetiştireceğinize sınava çalışın." Sandalyeme oturmaya giderken arkamı dönüp "Sessizce!" diye de uyarmıştı. Her ne kadar bu uyarımın sadece beş dakika süreceğini bilsem de...
Onlar sınava çalışırken benim aklıma da Mustafa amcanın sözleri ve o sözlerin sonun da yaptığım sakarlık doluyordu. Mustafa amcanın da Yusuf ile aramızda olan bu şeyden haberi olduğunu aşkınıza sahip çıkın sözlerinden anladığımda bakışlarımı hızla kendime çekip pancar gibi kızaran yüzümü gizlemek adına ne yapacağımı şaşırmış bir halde oturduğum yerden hızlıca kalkmıştım. Ardından "Artık ben gideyim" deyip dükkana geldiğim de masanın üzerine koyduğum sınav kağıtlarının olduğu poşeti alacağım diye poşetin içindeki tüm kağıtlar yeri boylamıştı. Acele ve hızlı hareket ettiğimden dikkatsiz davranmıştım. Onları toplamak için eğilmiş, kalkacakken de kafamı masanın kenarına vurmamla ikinci şokumu da yaşadığım da oraya gömülmeyi istedim ama işte öldürmeyen Allah öldürmüyordu. Yaptığım tüm bu şeyleri bir film izler gibi izleyen bu iki adama dönüp "İyi günler" derken ikisinin de gülmemek için kendilerini sıktığını görünce daha fazla utanabilirmişim gibi utanıp hızla dükkandan çıkmıştım. Aklıma dolan anıları yok etmek için başımı iki yana sallarken dersin bittiğini haber veren zil de çalmıştı. Ve tüm sınıf aynı anda ayaklanıp gidecekleri sınıfa bakmak için kapının önüne yığılmışlardı bile. Onların arsından geçip öğretmenler odasına indiğim de hangi şubeye hangi hocanın gireceğini öğrenip sınav kağıtlarını vererek ve benim gireceğim 11/C sınıfında sınava girecek 9,10 ve 12. Sınıfların da edebiyat sınav kağıtlarını alarak sınıfa ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tevekkül-ü Aşk
Spiritual-TAMAMLANDI- Tevekkül, yalnızca Allah'a olandır. Bir tek O'na teslim olmak ve bir tek O'ndan beklemek her şeyi. Bunun bilincin de olan bu iki insan da Allah'ın onlara nasip ettiğinden öteye gidemeyeceklerdi. Çünkü aşk, ansızın kapıyı çalıp yavaşça...