Yüzüme konan öpücüklerle uyandığım da yatakta oturmuş, üzerime doğru eğilmiş, Yusuf'un gülümseyen yüzüne yarı utanarak yarı gülümseyerek baktım.
"Uykucu uyan artık."
Sabah namazlarımızı kıldıktan sonra tekrardan uyumak için yatmıştık ve şuan saatin kaç olduğunu bilmiyordum.
"Saat kaç?"
"11'e geliyor."
O kadar olmuş muydu gerçekten? Ama kaç gündür o kadar koşturmayla geçiyordu ki uyumak çok iyi gelmişti. Yatakta doğrulup "Kalktım." dediğim de üzerimde hâlâ onunla uyanmış olduğum bu ilk günün mahmurluğunu atamamıştım. Yusuf ise saçlarımı koklayıp öpmüş, sonra bana sarıldıktan sonra yataktan kalkmıştı.
"Aşağıda bekliyorum seni."
Bunu söyleyip odadan çıktıktan sonra yataktan kalkıp banyoya geçtim. Konakta bizden başka kimse olmadığından pijamamın üzerine ince uzun hırkalarımdan birini geçirip başımı örtmeden aşağıya indim. Salona geldiğim de Yusuf kahvaltıyı hazırlamış, çayları dolduruyordu.
"Bu kadar şeyi ne ara hazırladın."
"İnsanın karısının uyanması uzun sürünce..."
Sözlerine gülerken "Bu kadar söyleneceğine kaldırsaydın keşke." dediğimde yanıma gelip beni oturacağım sandalyeye götürürken "O kadar güzel uyuyordun ki kıyamadım." dedi. Sonra sandalyemi çektiğinde yerime oturdum. O da kendi yerine geçtiğinde bol kahkahalı bir kahvaltı yaptık.
Kahvaltı sofrasını beraber topladıktan sonra ikindi vaktine kadar sürekli yan yana vakit geçirmiştik. İkindi namazını da yine birlikte kıldıktan sonra Yusuf'u Hafsa anne aramış, Fatma abla ile Kader'in akşam yemeklerini yapmak için konağa geleceklerini, akşama da kendilerinin geleceğini haber vermişti.
Akşam olup konağın bahçesinde diğerlerinin geldiğini gösteren sesler duyulunca Yusuf ile üzerimizi değiştirip baş örtümü takıp salona inmek için hazırlanmıştık. Herkes salonda oturmuş, kurulan sofranın tamamlanmasını beklerken içeriye girmiştik. Kendimi garip hissetsem de Yusuf'a ayak uydurmuş, büyüklerin elini öptükten sonra koltuğa oturmuştum. Biraz sonra sofraya oturduğumuzda düğünden konuşuyorlardı ama onların konuştukları kişileri tanımadığımdan hiçbir yorumda bulunmadan sessizce yemeğimi yiyordum.
Yemeğin ardından çaylarımızı içerken Hüseyin dede yarın köye gideceklerini söylemişti. Herkes birkaç gün daha kalmalarını söylese de köyde işlerin olduğunu belirtip bu konuyu noktalamışlardı. Birkaç mevzu daha konuşulduktan sonra Belkıs babaanne ile Hüseyin dede yatmak için odalarına çekilmişti. Ahmet baba Yusuf ile konuşacağı bir konunun olduğunu söyleyip beraber aşağıdaki çalışma odasına indikten biraz sonra Hafsa anne Elif ile Ali'yi de yarın okulun açılacağını söyleyip çantalarını hazırlayıp uyumaları için odaya göndermişti. Bunun üzerine Hafsa anne kendi de çok durmamış yorgun olduğunu belirtip uyumak içi odasına gittiğin de salonda Ayşe ile kalmıştık.
"Gelin hanım nasıl hissediyorsun kendini?"
"Bir yandan garip geliyor ama iyi hissediyorum."
"Abimle ikinizin tüm akşam yüzünden gülümseme eksik olmadı zaten. İnşallah hiç de kaybolmaz o gülümsemeler."
"İnşAllah."
"Nazlı, izninle bende odama geçip biraz dinlensem ayıp olur mu?"
"Hayır tabii ki de bende geçeceğim odaya."
Bunun üzerine beraber salondan çıkıp odalarımıza geçmiştik. Odaya geldiğim de abdestimi alıp yatsı namazımı kılıp dua etmiştim. Ama Yusuf hala odaya gelmemişti. Bu kadar süre babasıyla ne konuştuklarını merak etmiştim. Hem ona bakmak için hem de sürahiye su doldurmak için dışarıya çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tevekkül-ü Aşk
Spiritual-TAMAMLANDI- Tevekkül, yalnızca Allah'a olandır. Bir tek O'na teslim olmak ve bir tek O'ndan beklemek her şeyi. Bunun bilincin de olan bu iki insan da Allah'ın onlara nasip ettiğinden öteye gidemeyeceklerdi. Çünkü aşk, ansızın kapıyı çalıp yavaşça...