66- Gül Kokuyorsun

1.4K 117 19
                                    


Okuldan Meltem ile birlikte çıkıp sohbet ederek Melek teyzelere gidiyorduk. Melek teyzeyi, kızları özlediğimden bugün onlarla vakit geçirecektim. Tıpkı evlenmeden önce olduğu gibi.

Eve geldiğimde Melek teyze beni tüm güler yüzlülüğü ile karşılayıp, öpüp sarılmıştı. Onunla sohbet ederken diğer kızlarda birer ikişer gelmiş, sohbette gittikçe koyulaşmıştı. Melek teyze yemek yemeden bırakmayacağını söylediğinde kızlar da kalmam için ısrar edince yanlarından ayrılıp Yusuf'u arayıp durumu bildirip tekrar kızların yanına dönmüştüm.

Hep birlikte kurduğumuz sofraya oturup yemeklerimizi yerken herkesin yüzünde gülücükler açıyordu. Yemekleri yememize rağmen sofranın başında sohbet ettikçe ediyorduk. Ta ki Melek teyze kalkıp tabakları toplamaya başlayana kadar. Bunu görünce hepimiz sofrayı toplamak için kalkmıştık. Masa toplanmış, bulaşıklar da yıkandıktan sonra kızlar ve Melek teyze salona geçerken bende onlara kahve yapıp götürdüm. Biz kahvelerimizi içerken içeriye Merve girip Melek teyzenin yanına gelip Mustafa amcanın atölyeye iki kahve yapmasını rica etiğini söylediğin de melek teyze "Birisi mi geldi kızım?" diye sormuştu.

"Yusuf abi burada. Beraber atölyede oturuyorlardı."

Bunun üzerine kızlar anlaşmış gibi bana bakıp "Oo" derken Neslihan "Karısından ayrı kalamıyor adam." derken hepsi gülmeye başlamıştı. Onlara elimle susmalarını söylerken yüzümün kızardığının farkındaydım. Kızların gülmeleri benim de yüzümün kızarıklığı geçsin diye yerimden kalkıp "Kahveleri ben yaparım." dediğim de hepsi daha fazla üzerime gelmeye başlamıştı ki onları duymazdan gelip mutfağa geçtim.

Kahveleri yapıp tepsiye koyduktan sonra atölyenin yolunu tuttum. İçeriye girdiğimde Mustafa amca gözükmüyordu ama Yusuf'u üzerinde lacivert önlüğü ile ebru teknesinin önünde buldum.

"Kolay gelsin."

Beni işitince yüzünde bir gülümseme oluşmuş ama bana bakmamıştı.

"Senin sesini duyduktan sonra her iş kolay gelir bana."

Bu sefer gülümseme sırası bana geçmişti. Kahveleri çalışma masasının üzerine bırakırken "Mustafa amca yok mu?" diye sordum.

"Hatırı sayılır bir müşterisinin ricası üzerine dükkana gitti sen gelmeden hemen önce."

"Kahve yapmıştım."

Ben konuşurken Yusuf da tekneye kağıdı yerleştirmişti.

"Birlikte oturup içeriz olmaz mı?"

Kağıdı çekip yaptığı ebruya baktıktan sonra arkasında duran masanın üzerine bırakmıştı.

"Olur, güzel olur."

Önlüğü çıkartıp yanıma geldiğinde karşılıklı oturup kahvelerimizi yudumlarken "Sen ne zaman geldin?" diye sordum.

"İşten çıkınca dükkana uğradım. Ondan sonra da ustamla buraya geldim."

"Yemek yemedin o zaman. Şimdi de aç karnına sade kahve içiyorsun. Mideni ağrıtacaksın. Bırak kahveyi ben sana yemek getireyim."

Bunu söyleyip ayağa kalktığım da Yusuf da benimle ayağa kalkmış gitmemen için nazikçe kolumdan tutmuştu.

"Aç değilim Nazlı'm. Ben dükkanı temizlerken ustam çayın yanına menemen yaptı. Onu yedik."

Bunları söylerken bir yandan da demin söylediklerim hoşuna gitmiş olmalı ki gözleri ışıldayarak bana bakıp gülüyordu.

"Neye gülüyorsun sen?"

"İnsanın karısının onu düşünmesi çok güzel bir şeymiş. Biraz önce bu duyguyu yaşadım da onun sarhoşluğu üzerimdeki."

Tevekkül-ü AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin