2- ilk Karşılaşma

8.8K 522 40
                                    


Elimdeki toz bezi ile yapmayı en çok sevdiğim işi yapıyordum. Rafların arsındaki binlerce hayatın üstündeki tozu siliyor, tanıdıklarım ile şöyle bir bakışıyor, selamlaşıyordum. Daha içine sızmadığım o hayatlarla da en kısa sürede yeniden geleceğimi söyleyip raflarda teker teker dolaştırıyordum toz bezini.

Babamın bana verdiği en güzel hediye bu kitaplarla dolu odaydı. Bu odanın olduğu evler, şehirler değişse de bu oda hiçbir zaman değişmemişti. Daha ben küçücükken beni bu odaya getirir kitaplarla oynamama izin verirdi. Herkesten sakındığı gözü gibi baktığı o kitapları benimle paylaşır hatta biraz yaramaz bir çocuk olduğumdan onları karalamama bile kızmadan beni o hayatlara dahil etmeye çalışırdı. Okula başlayıp okumaya geçtiğim o ilk gün eve elinde bir kitap ile gelmişti. Ve benim kendi başıma okuduğum ilk kitabım en sevdiğim kitapta oluvermişti.

Yıllar geçtikçe ben bu odaya daha sık gelir, yenidünyaların içine girmeye daha çok heves eder olmuştum. Bu konudan babam her ne kadar mutlu olsa da annem açısından aynısını söyleyemezdim. Annem benim de ablamın da ev işlerini ve yemek yapmayı öğrenmemizi isterdi ve bu isteğine sadece ablam karşılık verir beni bu odadan dışarıya çıkartamazdı. Bu yüzden her akşam annemden esaslı bir papara yerdim.

Ve yine çocukluğuma dair hatırladığım en güzel anılarımdan birisi de babam bu oda da ablamla beni yanına oturtturur bize Kur'an-ı Kerim okuyup manasını açıklar, peygamber efendimizin (s.a.v.) hakkında kısa menkıbeler okur ve O'nun hayatını anlatırdı. Bazen de ablamın en sevdiği o sonu mutlu biten padişah kızlarının, prenseslerin aşklarını anlatırdı. Bazen Kaf dağının arkasında bir Anka kuşu olur, bazen de de uzun, sarı saçlı bir Rapunzel oluverirdik. Oysa şimdi onların hepsi birkaç anı, birer tebessümden ibaretti.

En son rafa geldiğim de yıllar önce okuduğum o kitabı silerken içimden tuhaf bir his geçmişti. Bu sanki uzun zamandır görmediğiniz yakın bir dostunuzu tekrar gördüğünüzde yaşadığınız o duygu gibiydi. Anlatılması karışık ama size hissettirdikleri güzel. Önce kitabının sağını solunu incelemiş, arka kapak yazısını bir kere okumuş ve ön yüzünü çevirerek kitabın ismini mırıldanmıştım.

''Uçurtma Avcısı. Khaled Hosseini ''

Kitabın saylarını yavaşça karıştırırken altı çizili yerlere gözüm takılıyor ama okumadan geçiyordum. Bir süre sayfalarına dokunup bu kitapla ilgili anılarımı tazelerken altını pembe kalemle çizdiğim cümlenin olduğu sayfa da durdum. Cümleyi bir kez okuduktan sonra biraz durup tekrar okudum ve bende uyandırdığı o hislerle kendimi yalnız bıraktım.

"Belki haksızlık, ama bazen birkaç günde hatta tek bir günde olanlar bütün bir ömrün akışını değiştirebiliyor Emir''

Bu cümle üzerinde düşündüm uzunca bir vakit. Biranda olan bir şey hayatının akışını değiştiriyordu ve biz buna kader diyorduk. Allah'ın biz kulları için hazırladığı imtihanlar vardı. Bu imtihanları verebilmekte ne kadar başarılı oluyorduk orası bilinmez ama her an hayatımız bir değişime tabi tutulabilirdi. Şu dünya da benim dediğin ne varsa aslında saniyesinde avuçlarından kayıp gidebilirdi. Paran, sağlığın, gücün,etrafındaki insanlar, kısaca her şey yok olabilir, yalnızlaşa bilirdin. İşte bu anda Can Yücel'in o şiiri gelmişti aklıma, ne diyordu şair:

" ... Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın. 

 Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, 

 Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. 

 İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak''

Düşünceler yoğunluğunu arttırıp içinden çıkılamayacak kıvama geldiği vakit beni bu kargaşadan Yüsra uyandırmıştı.

Tevekkül-ü AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin