12- Kader Kalbe Dokunmuş

5.1K 451 28
                                    

Gülezar konağı sabah ezanı ile cumartesi sabahına gözlerini açmıştı. Gece boyunca karanlığa ve sessizliğe bürünen konak ışıklarını açmış, uyku mahuru seslerle dolmuştu. Evin hanımı Hafsa Hatun yıllardır olduğu gibi bütün çocuklarının odasını teker teker gezip uyanmaya var mı diye bakmıştı. Ali yatağından daha yeni kalkmışken Elif çoktan abdestini almıştı. Ayşe üzerini giyinmiş abdest alacakken Yusuf'u gökyüzünü seyrederken bulmuştu. Bütün çocuklarına beş dakika içinde büyük salonda olmalarını söyleyip kendi de hazırlanmaya gitmişti.

Yusuf'un imamlığın da bütün aile namazlarını eda ettikten sonra babalarının yaptığı duaya da hep birlikte 'Amin' demişlerdi. Namazın ardından Ali ile Elif seccadelerini toplayıp soğumuş yataklarına biraz daha uyumaya gitmişlerdi. Her ne kadar bu duruma babaları "Güneş doğarken uyumayın." dese de onlar yine de bildiğini yapıyordu bu konuda. Ayşe de seccadesini toplayıp odasına geçince Kuran okumaya başlamıştı. Hafsa hatun kahvaltı için mutfağa Fatma kadının yanına inerken Ahmet Bey seccadesinden kalkmayarak tesbih çekmeye başlamıştı. Yusuf ise her zaman ki gibi sabah koşusunu yapmak için dışarıya çıktı.

Gülezar konağında her şey sabah rutini ile ilerken Yusuf'un aklında bugünkü toplantı vardı. Ankara'daki Karaman şirketindeki ortakları bugün Ürgüp'e gelecek, otel projesinin son halini görecekti. Bu proje için çok çalışmış, çok emek vermişti Yusuf. O yüzden Allah'ın izniyle her şeyin mükemmel olmasını istiyordu. Ürgüp'ün yarı aydınlanmış sokaklarında koşarken ortaklarının buraya gelmelerindeki diğer bir amacında Poyraz otellerini yerinde görmek olduğunu biliyordu. Otel işleyişinin, müşteri memnuniyetinin, dizaynın nasıl olduğunu yerinde canlı bir örnekle görmek istiyorlardı. Bu konuda haksız da sayılmazdı. Kendisi olsa o da bu şekil de yapardı.

Koşu bitip konağa dönene kadar aklından bir kez olsun çıkmamıştı bugünkü toplantı. Bütün ayrıntıları tekrardan zihninden geçiriyor bir eksik olmaması için uğraşıyordu. Gülezar konağına geldiğinde hızlıca duşa girip çıkmış. Siyah takım elbisesini giyip saçlarına şekil verdikten sonra kahvaltı için salona geçmişti.

Kahvaltı masasına bütün aile oturdukların da Ali hala ayakta uyuyordu. Hafsa Hatun oğlunun bu halinden hiç hoşlanmasa da bugünlük ses etmeyecekti ama bu konuyu biran önce halletmeliydi.

Bu sırada oğlu ile eşi de bugünkü toplantı hakkında konuşuyorlardı.

"Oğlum bu adamlar kaçta gelecek? Kim karşılamaya gidecek?"

"Saat dokuzda havaalanına inmiş olacaklar. Tarık'ın almasının daha uygun olacağını düşündüm."

"İyi düşünmüşsün. Toplantı kaçta? Planlamayı nasıl yaptınız?"

"Toplantıyı saat on olarak planladık. Toplantıdan sonra oteli gezdirip, işleyiş hakkında kendilerinin gözlem yapmasına müsaade ederiz. Sonuç olarak saklayacak bir şeyimiz yok. Tüm bunların ardından da terasta hep birlikte öğle yemeği yeriz diye düşündüm."

"Plan güzel ama eksik."

Ahmet beyin sözü üzerine Yusuf nerede eksiklik yaptığını anlayamamıştı. Oysa bu şekilde bir düzenlemenin yerinde olduğunu sanıyordu.

"Onlar bizim misafirlerimiz. Ankara'dan kalkıp geliyorlar. Ürgüp'ü gezdirmeden olur mu hiç?"

Ahmet bey tekrardan konuştuğunda Yusuf derin bir nefes almıştı. Şehri gezdirme işini de düşünmüş bu konudaki planları da çoktan yapmıştı. Lakin babası eksik deyince gözden kaçırdığı bir şey var diye endişelenmişti.

Babasına bu konudaki planı da anlattıktan sonra Hafsa Hatun masa da daha fazla iş konusu istemediğini söyleyince bu iki adam konuyu hemen kapatmıştı. Çünkü onlar da en az Hafsa hatun kadar sevmezlerdi evde iş konuşulmasını ama bu toplantı çok önemli olduğundan kendilerini tutamamışlardı. Başka konular eşliğin de kahvaltılarını tamamladıktan sonra Ahmet Bey ile Yusuf şirkete gitmek için konaktan ayrılmışlardı.

Tevekkül-ü AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin