31- İmkansızlık- Karar- Amaç

4.3K 372 19
                                    


Gülezar konağı her zaman olduğu gibi yine misafirle dolup taşmıştı. Hüseyin ağanın köyden geldiğini duyanlar konağa ziyarete gelmişti. Hal böyle olunca da konağın çalışanları harıl harıl çalışıyordu. Rasim erkekler tarafına Kader'in getirdiği ikramlıkları dağıtırken, Fatma da kadınlar tarafına hizmet ediyordu. Tabii onlar yukarıya çıkarken Feyza'ya da kabak tatlılarını hazırlamak düşmüştü. Ev çok kalabalık olduğunda Feyza ailesine mutfakta yardım ediyor, onların yükünü hafifletmek için çalışıyordu.

"Kabak tatlısı mı o?"

Alperen'in sesini duyduğunda daldığı yerden sıçrayarak çıkan Feyza gelen kişinin heyecanına kapılmıştı.

"Korkutmak istememiştim..."

Alperen'in mahcup çıkan sesine karşı Feyza'nın ürkek ve utangaç sesi duyuldu.

"Önemli değil."

Feyza bırakın Alperen'in yüzüne bakmayı, ondan tarafa dahi dönmeden tabaklara tatlıları koymaya devam ediyordu. Biliyordu ki ona bakamazdı. Onu isteyemez, onu düşleyemezdi. Aralarındaki o sınırın farkındaydı. O koskoca ağa oğluydu, kendi ise bu evde bir yardımcının kızı. İşte bu statü, ona aşık olmasına engeldi. Her ne kadar onu gördüğünde kalbi delicesine atsa da, yazdığı her şiirin kelimeleri ona çıksa da olmazdı. Bu yüzden hiçbir zaman ondan tarafa bakamayacak, içindeki bu yangının sadece kendisini yakmasına müsaade edecekti.

"Şu tabağı yiyebilir miyim?"

Annesinden izin alan küçük bir çocuk edasıyla sorusunu sorduğunda Feyza'nın yüzünde bir gülümseme oluşmuş, fakat çok sürmeden hemen sönmüştü.

"Tabii..." diyerek istediği tabağı ona uzattığında Alperen, hemen çatalı tatlıya batırıp büyükçe bir dilimi yemişti. Feyza çaktırmadığını düşündüğü kaçamak bakışlarını Alperen'in üzerinde gezdirirken onun en çok sevdiği tatlının kabak tatlısı olduğunu biliyordu. Birer birer götürdüğü tatlılara bakarken Alperen'in sesiyle bakakalmıştı.

"Çok güzel."

Alperen Feyza'ya bakarak söylediği bu sözlerin ardından Feyza ondaki kaçamak bakışlarını hemen yere indirmişti. Bu anda Alperen tekrardan konuşmuştu.

"Kabak tatlısı yani, çok güzel olmuş. Ellerine sağlık."

"Afiyet olsun."

Feyza cevabından sonra onun bir an önce mutfaktan çıkmasını istiyordu. Daha fazlasına kalbi dayanır mıydı bilmiyordu çünkü.

Alperen, Feyza'nın bu utangaç, ürkek hallerini çok seviyor, onu saatlerce izleyebileceğini biliyordu. Ama gelin görün ki bırakın onu seyretmeyi, burada durdukça Feyza'nın eli ayağı şaşıp, bir sakarlık yapacağını iyi bildiğinden mutfaktan çıkmak için yöneldiğin de içeriye de Fatma girmiş ve kızına son bir kez bakan bu delikanlının bakışlarını yakalamıştı.

Elindeki boş bardakları tezgaha koyup kızının yüzünü incelerken yanaklarının kızarmış olduğunu gördü. Aklından geçen düşünceleri kovup kızına dönerek "Ne istiyormuş Alperen bey?" diyerek sordu. Bilerek bey diye hitap ederek kızının farklı hayalleri varsa bunu engellemek istiyordu.

"Tatlı yemek için gelmiş."

Feyza'nın cevabı üzerine kızından bakışlarını bir süre çekmeyince Feyza bu bakışların anlamını çok iyi biliyordu. Gerçi annesi hatırlatmasa da o Alperenle kendisi arasındaki uçurumun farkındaydı. Ve bu uçurumu aşmak gibi de bir derdi de yoktu.

***

Yusuf  misafirlerle dolu bir akşamın ardından kendini bu soğuk akşamda terasa atmış, aklındaki düşünceleri sıraya koymaya çalıyordu. Zihni bir yandan Nazlı ile bu sabah yaşadığı o anları düşünürken diğer yandan da bu Ankara'da ki arsa ile ilgili olayları araştıran Mert'in telefonda söylediklerini düşünüyordu. Zihnin de tamamen bir kargaşa hakimken Annesi Hafsa hatun oğlunun yanına gelmiş ve bir sohbete tutuşmuşlardı.

Tevekkül-ü AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin