Odamın camına vuran yağmur damlalarının sesini dinlerken günlüğüme son cümlelerimi de ekleyip kapatmıştım defteri. Onu alıp masanın üstüne bıraktıktan sonra perdeyi açıp gecenin koynundan birer birer akan damlaları seyre daldım.
Birbirine değmeden, ince bir zarafetle insanın içini okşayan bu yağmur sanki yeryüzünün bütün kirini pasını temizlercesine yağıyordu. Ve sadece yeryüzünü temizlemekle kalmıyor benim de içimdeki sıkıntıyı tıpkı bir yağmur damlası gibi akıp gitmesini sağlıyordu. İçime dolan bu huzur ile başka alemlere yolculuğa çıkıp, güzel hayallerin baş rol oyuncusu yapıyor, ardından da dilimden dökülen dualara amin diyordu.
Oysa sabah o adamı gördüğümden beri yine bir iç sıkıntısı peydah olmuş ve bu saate kadar da geçmek bilmemişti ama bu yağmur sanki bunun farkındaymış gibi damlalarını içime akıtıp hüznümü siliyordu. Yağmuru bu denli sevmemin nedeni tüm bu güzellikleri içinde barındırdığı için miydi, yoksa onu sevdiğim için mi tüm bu güzelliklerini görebiliyordum? Hangisini olduğunu bilmiyordum ama iyi ki yağmuru seviyordum.
Tüm bu düşüncelerle dışarıyı seyrederken bir sokak lambasının ışığıyla dans eden yağmuru kıskanmıştım. Işığın dokunduğu yağmur daha bir güzel, daha bir hevesle savrulurken pencerenin arkasında izlemek yetmemiş hemen soluğu bahçe de almıştım.
Yağmuru tenimde hissettiğim ilk o an bir ürperdi yoklamış, sonra da hemen kaybolmuştu. Yüzümde ise kocaman bir gülümseme ile ne yapacağını şaşırmış vaziyette duran bir çocuk gibi kısa bir an kalakalmıştım yağmurun altında. Sonra kendiliğinden dudaklarım kıpırdayıp "Şükür." dedi. Ve hemen ardından gözlerimi kapatıp başımı gökyüzüne kaldırdım. Damlaların art arda yüzüme düşmesine izin verdim. Her düşen damla da yaşadığımı, nefes aldığımı hissedebiliyordum. Kendi etrafımda heyecanla bir dönüş yaptıktan sonra başımı yere eğdim ve gözlerimi açtım.
Rüzgarın kendini hissettirmeye başladığı şu vakitler de bakışlarımı bahçedeki ağaçların yapraklarına değen oradan da kendine bir yol belirleyen damlalara çevirmiştim. İşte tam bu an aklıma gelen dizeleri fısıldamaya başladım.
"Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince,
Nefesten yumuşak yağan bu yağmur.
Bu yağmur, bu yağmur, bir gün dinince,
Aynalar yüzümü tanımaz olur."Necip Fazıl'ın sevdiğim dizlerini mırıldanırken arkamdan gelen sesle o tarafa dönmüştüm.
" Yağmuru dansa kaldırmışsın"
Mustafa amca atölyesinin kapısından bana seslendiğinde hafifçe gülüp başımı sallamıştım. Ona doğru birkaç adım attığım da biraz daha kenara çekilmiş ve verandanın altına girip yağmurdan korunmamı sağlamıştı. Gerçi ıslanacağım kadar ıslanmıştım ama neyse."
"Rahmet..."
Yağmur damlalarına bakıp dediği şeyle başımı olumlu anlamda sallamıştım. Neden bilmiyorum ama Mustafa amca da babamı görüyordum ve bu durum çok hoşuma gidiyordu.
Kısa bir süre ikimiz de konuşmadan yağmurun hızını yavaşlatmasını seyrettik.
"Yağmur ile toprağın aşkına tanıklık ettik."
Söylediği sözlerle ona döndüğüm de yüzünde hafif bir tebessüm oluşmuştu.
Bu sırada yağmurun ardından gelen toprağın o mis kokusu sarmıştı etrafı.
"Sence hangisi daha çok seviyor Mustafa amca? Yağmur mu, toprak mı?"
Sorduğum soru ile yüzünde düşünceli bir ifade geçerken bir süre sessizlik oluşmuştu. Bu sessizlikte ikimizde yağmurun geride bıraktıklarına bakıyorduk.
"Şimdi sen bana aşık mı daha çok seviyor yoksa maşuk mu diye sordun değil mi güzel kızım?"
Başımı evet anlamında salladığım da yüzündeki düşünceli ifade kaybolmuş ve yine hafif bir tebessüm yerini almıştı.
"Eğer maşuk aşığa gönül vermezse, yani meyletmezse, aşık yanamaz. İlk ateş maşuka düşmeli ki bu aşkı vazgeçilmez yapsın. Toprak ve yağmurdan da hangisi maşuk olmaya razı gelmişse işte ilk ateş onun kalbine düşmüştür. Ondan da aşığa geçmiştir. "
Söylediklerini onayladığımda yüzünden yine bir gülümseme geçip "Bugünkü kelamım hep aşk üzerine oldu" demişti. Bunu bana söylemekten çok kendine söylediği için üzerinde durmamıştım. Zaten art arda iki kez hapşırmamla tüm büyü bozulmuştu. Bunun üzerine de Mustafa amca hasta olmamam için aklımdaki birçok düşünce ile eve göndermişti beni.
Selamün aleyküm arkadaşlar, farkındayım uzunca bir süre yeni bölümü beklediniz ama yazacak zaman bulamadım. Bulduğum ilk fırsatta da kısa da olsa bir şeyler yayımlamak istedim. Şu sıralar tez yazmak ile meşgulüm o yüzden tekrar ne zaman yeni bölüm yazabilirim bilmiyorum. Ama yine bulduğum ilk fırsatta yazmaya çalışacağım inşaAllah. Allah'a emanet olun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tevekkül-ü Aşk
Espiritual-TAMAMLANDI- Tevekkül, yalnızca Allah'a olandır. Bir tek O'na teslim olmak ve bir tek O'ndan beklemek her şeyi. Bunun bilincin de olan bu iki insan da Allah'ın onlara nasip ettiğinden öteye gidemeyeceklerdi. Çünkü aşk, ansızın kapıyı çalıp yavaşça...