57- Karakol

1.7K 153 17
                                    


Kolumdaki alçıyla eve girdiğim de Melek teyze çok fazla telaşlandığından tüm evi başımıza toplamıştı. Hepsi ne olduğunu soruyor, merakla bizden gelecek bir cevabı bekliyordu. Meltem olanı çok fazla ayrıntıya girmeden anlatmaya koyulmuştu.

"Okulda bir öğrenciyle ilgili halledilmesi gereken bir durum vardı. O yüzden okul çıkışı evine gittik. Ama ailesi konuşmaktan anlayan tipler değildi. Tartışma çıktı. Adam da Nazlı'yı itince ağırlığıyla kolunun üstüne düştü. Hastaneye gidince yapılan tetkik sonucunda kolunun çatladığı ortaya çıkınca alçıya aldılar."

"Boyu posu devrilsin. Gücü size mi yetmiş?"

Melek teyze adama kızarken kızlar da ona katılmıştı.

"Ah benim güzel yavrum, çok acıyor mu?"

Aslında epeyce ağrıyordu kolum ama belli etmemeye çalışıyordum.

"Biraz."

"Melek teyze, doktor ilaç yazdı. Onları alması lazım ama önce bir şeyler yemesi gerekiyor."

"Tamam, hemen hazırlıyorum. Gelin mutfağa"

Biraz sonra mutfakta oturmuş, yemeğimi yerken herkes bana bakıyordu. Hatta bir sıra Melek teyze kendisi bana yemek yedirmeye kalkmıştı ama alçıda olan sol kolumdu. Ve tek kolla yemek yiyebileceğim konusun da Melek teyzeyi ikna edince beni bu konu da rahat bırakmıştı.

"Tamam artık başım da durmayın. İyiyim ben, işlerinizle ilgilenin hadi."

Bir iki itiraz olsa da kızların üçü de geçmiş olsun dileklerini tekrardan belirtip mutfaktan çıktı.

"Nazlı, telaştan aklımıza gelmedi. Müdür beyi arayıp durumu bildirmemiz gerekiyor. Şikâyetçi olmak için karakola da gitmemiz gerekiyor."

"Meltem, şuan inan hiç halim kalmadı. Yarın halledelim lütfen."

Bu sırada Melek teyze eczane poşetindeki iki kutu ilacı çıkardı. Kutuları önüme koyduktan sonra da bardağıma su doldurup "Hadi iç de ağrılarını alsın." dedi.

İlaçlarımı alıp içtikten sonra "Kızım, Yusuf'a haber verdin mi? Şimdi Hafsa'yı da aramak lazım."

"Yusuf'u arayacak hiç vaktim olmadı ama tabii ki de haber vereceğim. Hatta şimdi arayım da sonra gidip yatacağım. Çok yorgunum."

Bu sırada telefonum sesi mutfakta dalga dalga yankılanmaya başladığında Meltem çantamda ki telefonu çıkarıp "İyi insanmış." dedi.

Telefonu açıp "Alo" dediğim de Yusuf "Nazlı, neredesin?" diye sordu direkt.

"Evdeyim."

"Tamam ben dışarıdayım. Buraya gelir misin?"

Sesinden hiçbir şey anlaşılmıyordu. Hem sinirli hem de sakindi. Bu ikisinin bir arada olması tuhaftı ama öyleydi.

"Tamam geliyorum."

Telefonu kapatıp Yusuf'un burada olduğunu söylediğim de "Duydu mu acaba?" diye sordu Meltem. Bilmediğimi belirten bir işaret yaparken Melek teyze kabanımın bir kolunu giydirmiş, diğer kolu da sol omzumun üstüne yerleştirmişti.

"Nazlı, eğer duyduysa sinirlenmiştir. Ama sana değil, o adamadır siniri. O yüzden biraz alttan al emi yavrum."

Başımı tamam anlamında salladığımda zaten hiç tartışacak halim kalmamıştı. Çok fazla yorgundum ve tek istediğim yatağıma uzanmaktı. Dışarıya çıktığım da bahçede gözükmüyordu. O yüzden bahçe kapısına doğru yürüdüğüm de yolda volta attığını gördüm. Kesin duymuştu ama ne ara, nereden?

Tevekkül-ü AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin