Pazar günü sabah kahvaltısının ardından Nazlı'nın ailesi yola çıktığında onları uğurlamanın burukluğu vardı Nazlı da. Odasına çıktığı vakit kendini oyalamak adına hazırladığı sınav sorularının üzerinden bir kez daha geçip herhangi bir eksiklik görmeyince onları flaşa atıp çıkartmak için kırtasiyeye gitmek için hazırlandı. Tam çıkacağı vakit arkadaşı Betül arayınca yatağına oturup bir sohbete yelken açtılar. Ardından Nazlı Yusuf konusunu anlatacakken konferans yapıp Cansu'yu da bağladıktan sonra tek seferde tüm olanları anlattı. Her ikisi de duydukları bu haberle çok sevinmiş, güzel dualar dillerinden eksik olmadan konuşmuşlardı. Bir ara Cansu "Evlenmek diyenden korkacaksın. O yüzden bu saatten sonra bende evlenmek istemiyorum. Haberiniz olsun." Deyince hep birlikte gülmüşler, bunun üzerinde biraz daha konuştuktan sonra telefonlar kapanmış herkes işine kaldığı yerden devam etmişti.
Nazlı evden çıkıp çarşıya kırtasiyeye geldiğin de işlerini halledip, bugün açık olup olmadığını bile bilmediği marangoz hanenin yolunu tuttu. Dün babasıyla konuştuktan sonra içi içini yemiş, bu işi bir an önce yoluna koymak istemişti. Normalde pazartesi günü gitmeyi düşünüyordu ama çarşıya inmişken şansını denemek, eğer dükkan açıksa bu konuşmayı daha fazla uzatmak istemiyordu.
Aklında dönen düşüncelerle mavi boyalı marangozhanenin önüne geldiğinde içeride kimse görünmüyordu, ışıklar da kapalı olduğundan umudu kırılsa da yine de kapı kolunu indirmişti. Ve indirilen kapı koluyla açılan kapı yüzün de kısa bir gülümseme oluşturdu.
İçeriye girdiği vakit "Kimse var mı?" diye seslenmiş, Ardından "Asım bey." Diye eklemişti. İlk başta hiç ses gelmese de arka taraftaki Asım Bey çıkıp "Aa hoca hanım siz miydiniz? Buyurun?" dediğin de Nazlı "Dışarıda biraz konuşalım mı Asım usta" diyerek onu dışarıya davet etmiş, Asım bey de davete icabet etmişti.
Birlikte marangozhanenin önüne koydukları sandalyelere oturduktan sonra ellerinde de sıcak bir bardak çay yerini almıştı.
"Bugün kapalı olursunuz diye düşünmüştüm aslında."
"Yarına bitmesi gereken bir iş var. Hem bizim öyle pazarımız falan olmaz."
"Madem işiniz var, ben çok zamanınızı almadan başlayım."
Nazlı hemen konuya giriş yapmak için hazırlanırken Asım bey "Yok hoca hanım, zaten bitti sayılır." Dediğin de Nazlı konuya nasıl başlayacağını düşünüyordu ama Asım bey tekrardan konuştu.
"Bizim oğlan açmış kitapları önüne ders çalışıyor. Sınavları varmış bu hafta. İlk defa onu bu şekilde görüyorum. Başta çalıştığına inanmadım ama sonra baktım gerçekten çalışıyor. Siz mi bir şey söylediniz bu haytaya."
Nazlı'nın yüzünde burukça bir gülümseme oluştuğunda "Asım bey ben Kadir'e babanı futbol konusunda ikna edeceğim ama sende sınavlarına çalışacaksın demiştim."
Nazlı sustuğunda Asım bey konunun yine futbol olmasından hoşlanmasa da hiç ses çıkarmadan Nazlı'nın tekrar konuşmasını bekledi.
"Bakın biliyorum, bu konu hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorsunuz. Hatta içinizden bu kadın da başıma bela oldu diyorsunuzdur..."
"Estağfurullah"
Nazlı hafifçe gülümsese de kaldığı yerden devam etti.
"...Ama ben yine de konuşacağım. Bana kızsanız da kovsanız da bugün bu konuşmayı yapmam gerekiyor."
Asım bey ne olduğunu anlamaz ve hafiften meraklanarak neler olduğunu anlamaya çalışırken karşısındaki kadını ilk kez bu kadar kararlı görüyordu. Ve gerçekten kovsa da gitmeyecek gibi bir hali vardı. Ama zaten öyle bir düşüncesi de yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tevekkül-ü Aşk
Espiritual-TAMAMLANDI- Tevekkül, yalnızca Allah'a olandır. Bir tek O'na teslim olmak ve bir tek O'ndan beklemek her şeyi. Bunun bilincin de olan bu iki insan da Allah'ın onlara nasip ettiğinden öteye gidemeyeceklerdi. Çünkü aşk, ansızın kapıyı çalıp yavaşça...