14- Ders

4.7K 406 8
                                    


Sabah ezanı ile uyandığım da boğazımın acısı kendini hemen belli etmişti. Vücudumun kırgınlığı geçmişti ama bu sefer de boğazım başlamıştı. Art arda yutkunmaya başladığım da acıyı daha fazla hissediyordum. Başucumda duran sudan birkaç yudum içip abdestimi almıştım. Namazımı kıldıktan sonra mutfağa geçip boğazımı yumuşatacak bir şeylere bakınırken Melek teyze girmişti.

"Hayırlı sabahlar kızım. Nasıl oldun?"

"Hayırlı sabahlar Melek teyze. Kırgınlığım geçti ama boğazım acıyor."

"Buranın havası çarptı tabii seni. Otur bakayım sen şöyle. Ben bir adaçayı yapayım sana da boğazını yumuşatsın biraz."

Gösterdiği sandalyeye oturduğum da bir yandan bana adaçayı kaynatıyor diğer yandan da buranın havasından bahsediyordu.

"Buranın havası serttir. Ayazı çarpar insanın yüzüne. Güneşli gibi durur hava ama aslında inceden inceye eser, daha sen fark etmeden hasta eder."

"Günaydın"

Meltem mutfağa girdiğin de Melek teyze de adaçayını bana uzatıyordu.

"Geçmedi mi kırgınlığın?"

Ben cevap vermeden Melek teyze konuşmuştu.

"Boğazı acıyormuş."

"Nazlı istersen bir hastaneye gidelim?"

Ah hastaneye gitmekten nefret ederdim. Hem şimdi serum falan takalardı Allah göstermesin. Yani korktuğumdan değil de gereksiz olduğundan yoksa tenimde açtıkları damar yolundan korkacak değildim.

" Gerek yok, teşekkür ederim. Adaçayını içeyim toparlarım kendimi hemencik."

"Gitsek iyi olurdu aslında ama."

Sözü üzerini başımı hayır anlamında salladığım da daha fazla üzerime gelmemişti. Bir bardak su alıp çıkmıştı odasına. Bende Melek teyze kahvaltı hazırlarken adaçayımın ılımasını bekleyip içmeye koyuldum. İnsanlar kahvaltıya indiğinde ben hala hazırlanmamıştım. Onlarla birlikte kahvaltı da bir şeyler atıştırdıktan sonra hazırlamaya çıkmıştım ama galiba geç kalacaktım. Bu yüzdem Melteme gitmesini söyleyip okul müdürünü arayıp durumu izah ettim. Çok anlayışlı bir müdürümüz olduğu için oldukça anlayışlı davranmış sorun olmayacağını söylemişti. Bunun üzerine kendimi fazla yormadan ama yine de hızlı olmaya çalışarak hazırlandım. Evden çıkıp okul bahçesinden içeriye girdiğim de 6 dakika gecikmiştim. Hemen 11/A sınıfına gitmek için hızlanırken kendi sınıfımdan öğrencilerimi gördüm. Arkalarına baka baka arka bahçeye dolanmışlardı. Ders saatinde böyle tuhaf hareketlerle arka bahçeye dolanmalarından işkillenmiştim. Bu yüzden okul binasından içeriye girmek yerine öğrencilerimin peşine takıldım.

Sessizce ve temkinli adımlarla onlara doğru yaklaşırken duvarın hemen köşesinde seslerini duymamla yavaşlayıp onları dinlemeye başlamıştım ki anında burnumu dolan sigara kokusu ile buraya nede geldiklerini çok iyi anlamıştım.

"Oğlum hadi biri görmeden gidelim."

"Kim görecek bizi burada sen de."

"Doğan manyağı her yerden çıkabilir."

Müdür yardımcımız doğan beyin manyak olduğu kısmına her ne kadar katılsam da onların bu şekilde konuşmasını doğru bulmuyordum tabii ki.

"Lan oğlum valla yakalanacağız bir gün ya"

"Amma ödleksin sende ya, olmaz bir şey diyorum."

Tevekkül-ü AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin